4.Bölüm

3.7K 132 29
                                    

                                ~~~~
     Yağmurlu bir Şırnak sabahında yola koyulup adliyeye geçmiştim. Başsavcıya işimin başına döndüğüme dair bilgilendirme yapıp TKÖ'ye ait delillerin çalınmasından sonra odamda kısa bir hasar tesbiti yapmıştım. Delillerin çalınması benim için büyük bir sorun teşkil etmese de yine de pek iyi olmamıştı. Eğer deliller çalınırken vurulmuş ve hastanede yatıyor olmasaydım hakkımda soruşturma bile açılabilirdi. Bir oyun oynuyorlardı ve benim bu oyunun içinde kalmamı istiyorlardı. Lakin bilmiyorlardı ki ben kaybetmeyi hiç sevmezdim.

Şuan ise adliyedeki odamda oturmuş Cemal'in davası için yeni bir mahkeme talep etmek adına iddianame yazıyordum. Formalite icabı yapılacak olan bu mahkeme çokta umrumda değildi ki zaten Cemal içeride Cafer Kadıoğlu'yla aynı koğuşa düşüp onu öldürmüşken kurtulmak gibi bir şansa asla sahip değildi. Yinede TKÖ dosyasına eklemek için o mahkemenin raporuna ihtiyacım vardı.

Baran olayında da hâlâ bir gelişme yoktu. Polis ve jandarmalar her yerde onu arıyordu. Baran'ın fotoğrafı havaalanı ve otobüs terminallerine dağıtılmıştı. Şırnak'tan bu gibi ulaşım araçlarıyla ayrılamazdı. Sınırdaki askerlerde olaydan haberdardı. Kısaca bu şehirden çıkışı yoktu. Lakin ben Baran'ın bu şehirden çıkmak gibi bir derdi olduğunu da düşünmüyordum. Benden intikam almak istiyordu. Ama Cihan abinin söylediği gibi TKÖ Baran'dan desteğini çekmişse bu biraz zordu. Çünkü Baran yaralıydı. Ellerine sıktığım kurşunlar neyse de bacağına sıktığım kurşun neredeyse diz kapağını parçalıyordu. Üstüne üstlük onu bayıltana kadar dövmüştüm. Ve tüm bunlar bana Baran'ın o halde TKÖ militanlarının elinden kaçmasının imkansız olduğunu düşündürüyordu. Bir şekilde kaçsa bile polisin elinden Baran'ı alabilen şerefsizler için onu geri yakalamak pekte zor olmasa gerekti. Yine de hiçbir şeyden emin olamıyordum. Cihan abi bu olanları Hakan Çınar'ın odasına yerleştirdiğim dinleme cihazından öğrenmişti. Hâl böyleyken Hakan Çınar neden kimsenin olmadığı odasında yalan yanlış konuşsundu? Tabii eğer odadaki böceği fark edip bunu bize karşı kullanmaya çalışmıyorsa?

Yine bir oyun dönüyormuş gibi hissederken herşeyin iyice sarpa sardığının idrakını anbean yaşıyordum. Bu cenderenin içinden nasıl çıkacağım ise tamamen bir muammaydı. Ve biliyordum ki Aslı Kodan TKÖ'nün elindeyken bu cendere günden güne tüm ülkeyi de içine alacaktı. Bu yüzden bir an önce birşeyler yapmam gerekiyordu.

Önümdeki bardaktan ıhlamur çayını yudumlarken bilgisayar ekranına bakmaktan tutulan boynumu ve vücudumu esnettim. Bu hareketimle karnımdaki yara biraz acırken oturduğum siyah deri koltukta geriye doğru yaslandım. Gözlerim pencereden kasvetli gökyüzüne ve yağan yağmura takılmıştı. Canan teyzenin söylediğine göre Şırnak'a bugün yarın kar yağacaktı.

Derin bir nefes çektim içime. Aralık ayının son günlerindeydik. Bu yılda benden birçok şey alıp gidiyordu. Birkaç ay sonra 25 yaşına basmış bir kadın olacaktım. Babam ise benimle aynı gün onbir yıllık bir ölü.

Garipti. Hayatın insanı nereden vuracağı belli olmuyordu ama şunu bilebiliyordunuz; hayat sizi hep canınızın en çok yanacağı yerden vururdu. Bende de mutamadiyen böyle olmuştu. Daha annemin karnında bir bebek dahi olamadan ilk  annemden vurulmuştum;
Birgün babamla annem benim yüzümden kavga ederken babam anneme "Onu biraz olsun sevemez misin? En azından seviyorumuş gibi yapamaz mısın?" Demişti. Annem ise babama olağan gücüyle bağırırken "yapamam. İstemiyorum onu. Sevmiyorum. Doğurmakta istemedim . Eğer o gün onu düşürmeye çalıştığımda bana engel olmasaydın şuan bana onu sevmem için yalvarıyor olmazdın. Şimdi otur kendi çocuğunu kendin sev. Ben Ali'yle Serap'a zor yetiyorum." Demişti.

Belki de o gün başladım büyümeye. Annemden sevgi beklememem gerektiğini o gün on dördüncü yaş günüme yine böyle birkaç ay kala öğrendim. En büyük yıkımımı o gün yaşadım. Babam ve annem bir kapının ardında benim duymadığımı düşünerek fütursuzca kavga ederken ben yine koca bir hayal kırıklığına yüreğimde ev sahipliği yapıyordum. Ve o kırıklar bir türlü yüreğimden çekip gitmiyorlardı.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin