11.

4.5K 213 22
                                    

                               ****
Adliyede gerekli evrak işlemlerini halledip hastaneye otopsi talep ettiğime dair bir dilekçe yollamıştım. İnci'nin ailesinin cesedi teşhis etmesi gerektiği için bir süre beklemem gerekecekti. Şuan ise karakola getirilen ihbarı yapan kişiden ifade almak için yola çıkmıştım.

Sakin trafikte ilerlerken havadaki gri bulutlar dağılmamıştı. Ama sağnak yağmur etkisini çoktan kaybetmişti. Arabanın camını açıp yağmurdan sonra gelen toprak kokusunu içime çekerken acıktığımı fark ettim. Saat 10.45 olmuş ama ben hâlâ kahvaltı edememiştim. Adliyede evrak işleriyle uğraşırken içtiğim iki bardak çay ile bütün günü geçireceğimi şimdiden hissediyordum.

Karakolun önüne geldiğimde arabayı park edip indim. Aksayan ayağımla yavaş yavaş yürürken sabah konuştuğum jandarmanın beni kapıda beklediğini gördüm. Önümdeki merdivenleri çıktığımda jandarma " buyrun savcım" diyerek beni karakolun içine doğru yönlendirdi.
Uzun koridor boyunca yürüyüp sorgu izleme odasına geçtik. Önümdeki camın gerisinde kalan odada tavandaki lambanın ışığında küçük bir masada oturan orta yaşlı bir adam vardı. Yanımdaki jandarmalara
- Sorguya siz başlayın, dedim.
- Emredersiniz savcım , diyen jandarmalardan biri izleme odasından çıkıp sorgu odasındaki adamın karşısına oturdu.

Jandarmanın karşısındaki adamın gergin olduğu her halinden belliydi. Jandarmayla göz teması kurmamak için etrafa kaçamak bakışlar atıyordu.

Jandarma adama doğru eğilip
- Cesedi ne zaman gördün? Diye sordu.
Adam peşpeşe yutkunup
- Sabah...saatleriydi. Beş buçuk civarı, dedi.
Sesi hafif titriyordu.
- Peki etrafta şüpheli birşeyler var mıydı? Ya da birileri?
Adam tekrar yutkunup bir süre duraksadı. Ama bu düşünmek için değil söyleyeceği yalanı tartmak için yapılan bir duraksamaydı.
- Yoktu, diyen adam hafifçe yerinde kıpırdandı.
Yanımdaki jandarmaya
- Sorguya ben gireceğim, dedim.
Jandarma başıyla onaylayıp duvara sabitlenmiş telefondan sorgu odasını aradı. Sorgu odasındaki jandarma çıkarken bende izleme odasından çıktım. Sorgu odasına girdiğimde adamın gözleri bana döndü. Yavaşça adamın karşısındaki sandalyeye oturup ifadesiz yüzümle bir süre adamı inceledim. Adamın alnında birikmeye başlayan ter damlaları korktuğunu gösteriyordu.

Derin bir nefes alıp oturduğum yerde iyice arkama yaslandım.
- Ormana hangi yönden geldin?
Adam soruma karşı şaşkın gözlerle yüzüme baktı.
- A... anlamadım.
- Ormana diyorum hangi yönden geldin? Kuzey ya da güney.

Adam gözlerini sağa sola çevirip yutkundu ve
- K... Kuzey, dedi.
- Peki ormandaki kulübeyi gördün mü?
- H... hayır.
- Ama biz cesedi kulübenin önünde bulduk yani kulübeyi görmemen imkansız.

Adamın gözleri dolar gibi olurken kirpiklerini kırpıştırıp
- Ah...pardon bir an unuttum. Kulübeyi gördüm, dedi.
Hafif bir şekilde alayla güldüm. Masanın üzerine koyduğum ellerimi birbirine kenetleyip
- Artık yalan söylemeyi kes!  Ceset kulübeye yüz metre uzaklıktaydı. Ve eğer kuzeyden gelmiş olsaydın kulübeyi zaten görmüş olurdun. Şimdi bana doğruları söyle, dedim

Adam hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Şaşırdığımı inkâr edemezdim. Adam hıçkırıkları arasında
- Ben ...ceset falan görmedim. Sadece o saatte oradan arabadaki çocuklarımla beraber geçiyordum. Bir araba önümü kesti. Arabadan inen adam eli silahlı terörist tipli biriydi. Arabanın kapısını açıp elindeki silahı çocuklarıma doğrulttu ve jandarmayı arayıp ormanda bir ceset bulduğumu söylemezsem çocuklarımı öldüreceğini söyledi. Bende aramak zorunda kaldım. Ama çocuklarımı bırakmadı. Onları alıp zorla götürdüler, dedi.
- "Götürdüler " derken? Kaç kişiydiler?
- İki kişiydiler.
- Yüzlerini gördün mü?
Adam birkaç saniye düşünüp
- Hava tam aydınlanmamıştı ve yüzlerini kapatan birşey vardı , dedi.
- Ayırt edici bir özellikleri var mıydı peki? Yüzlerinde ya da ellerinde yara izi , dövme gibi?

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin