24.

5K 230 87
                                    

      Hazan'nın söylediği türkü : Elif Buse Doğan =Suya gider allı gelin.

Bu türküyü indirip o sahneyi okurken dinleyebilirsiniz.

                               *****
   Gözlerim Fırat'ın sürdüğü arabada kırmızı yanan trafik lambasına takılı, başım cama yaslı, kulaklarım telefondan gelecek olan bir bildirim sesine muhtaçken öylece duruyordum. Üzerimde bugün beni hiç terk etmeyen o yorgunluk hissi hüküm sürüyordu. Yaşam denilen şey başlangıcı olan bir şeydi. Peki o zaman ben neden yüzyıllardır bu dünyada yaşıyormuş ve ömrümün ne başlangıcı ne de bir sonu yokmuş gibi hissediyordum?

   Nefes alıp vermek bile extra bir külfetti sanki benim için.

Kırmızı ışık yeşile döndüğünde gözlerimi kapattım. İçimde bir yerlerde beni ayakta tutacak ufacıkta olsa bir umut kırıntısı arıyordum. O an babam geldi aklıma. Onunla geçirebildiğim sayılı anlardan birinde onu ilk kez ağlarken görmüştüm. Balkonda , soğuk bir kış günü elindeki kahve kupasıyla yüzü donuk ve derin bir sükunet içindeyken gözleri nemli yüreği buruktu.

   İçeriden bir battaniye alıp babamın omuzlarına örtmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Daha sekiz on yaşlarındaydım. Üzerimde ayıcıklı pijamalarım vardı. Babam seviyor diye hiç kestirmediğim uzun saçlarım rüzgarda savrulur ve babama kokumu götürürdü. Babam ne zaman yanına yaklaşsam "sen gelmeden kokun geliyor güzel kızım" derdi hep. Bana sarılıp beni öptüğünde huzur bulduğunu söylerdi.

   O günde omuzlarına örtmeye çalıştığım battaniyeyle hafifçe irkilmiş beni fark edince de alelacele gözlerindeki yaşları silmişti. Ve beni kucağına alıp, boynumdan kokumu içine çekerek öpüp sımsıkı sarılmıştı. Bende babamın yanağına bir öpücük kondurup kokusunu derince solumuştum. Ona neden ağladığını sormamıştım. Çünkü babalar hep güçlü olurdu. Ve ben ona neden ağladığını sorarsam babam bana mahçup olurdu. Onu üzmek ise hiç istemezdim.
Ama ,
- Neyin var baba? Diye sorduğumu hatırlıyorum.
Saçlarımı okşarken yüzüme buğulu gözlerle bakışını.
- Birşeyim yok Hilal'im. Sadece bazı şeyler bazen çok fazla geliyor .

  O zaman anlamıyorum.
Ama şimdi baba...herşey çok fazla geliyor. Ve seni çok özledim. Bu gece rüyama gelir misin?

   Gözümden süzülen bir damla yaşı fark ettiğimde kirpiklerimi araladım. Bahar'ın eli elimi bulurken Fırat'la da göz göze gelmiştim. Gözlerinde yine bir öfke vardı ama bu sefer gözümden süzülen yaşaydı bu öfkesi, biliyordum. Hızlıca sildim o yaşı.

   Ve Fırat arabayı bir düğün salonunun önünde durdurduğunda araçtan inmek için hazırlandım. Takıların içinde olduğu paketi ve çantamı elime alırken kapıyı açtım. Arabadan indiğimde diğerleride inmişti. Fırat arabayı kilitlerken elimdeki telefon çalmaya başladı. Gaye arıyordu.

   Telefonu açmadan Bahar'a hitaben,
- Siz girin içeriye. Ben geliyorum , demiştim. Bahar başını sallayıp Canan teyzeyle beraber düğün salonuna doğru ilerlerken Fırat yanıma gelip gözleriyle hızlıca yüzümü tararken elindeki araba anahtarını bana uzattı ve,
- Arabada konuş. Üşüme, dedi.
Sesi sert üstüne üstlük emrediciydi. Sinirliydi bana bir sebepten ama kıyamıyordu da sanki.

   Gaye'yi daha fazla bekletmemek adına Fırat'la bir tartışmaya girmek istemedim o an ve elimi elindeki anahtara uzatıp aldım ve,
- Teşekkür ederim, dedim usulca.
Fırat ise gözlerini kısmış bir vaziyette bana bakarken,
- Rica ederiz, demişti imalı bir ses tonuyla.
O an buna takılacak halde olmadığımdan çokta umursamadım bu tavrını.

Fırat beni son kez baştan aşağı süzüp derin bir nefes aldı. Sonrada arkasını dönüp yanımdan uzaklaştı.

   Bende aramayı yanıtlayıp Fırat'ın arabasının kapısını açarken arabaya binmiştim.
- Alo Gaye?
- Hazan ablanı buldum. Buldum da...

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin