6.Bölüm

1.7K 93 89
                                    

    Oy sınırı: 70 vote

İlk defa sınır koydum. Geçersek koymaya devam edeceğim. Geçemezsek bir daha koymam diye düşünüyorum. İnşallah geçeriz:)

Herkese keyifli okumalar 💜

                                 &&&

    Elimde ilaç poşetiyle girdiğim odada burnuma dolan kokuyla olduğum yerde birkaç saniye duraksadım. Gözlerim geniş yatağın ortasında yarı çıplak yatan kızda gezinirken şu manzarayı görebilmek için karşıma aldığım şeyleri düşündüm. Vazgeçtiğim ve vazgeçebileceğim onlarca şeyi.  Eğer hayatınızın ipleri bir yerde elinizden kaymışsa önce bir tedirginlik sarar içinizi. Biraz yüreği zayıf biriyseniz belki korkarsınız. Ama sonra müthiş bir rahatlama duyarsınız. Bu bir mayına basmak ve sonrasında o mayından kurtulmak gibi bir şeydir. Benim hayatımın ipleri yıllar önce elimden kayıp gitmişti. O zamanlar bir çocuktum. Erkek adamın erkek oğlu ya da Urfa'nın en büyük aşiretlerinden biri olan Korkmaz aşiretinin ağası Ömer Korkmaz'ın ikinci erkek torunuydum.

   Bu belki bir mayına basmanın ta kendisiydi. Belki de onunla eş değer bir şey. Biraz acımasızca ama ben o mayına küçücük bir bebekken basmıştım. Bir ayağım hâlâ üzerinde ve ben 31 yıldır aynı yerdeydim.

  Yavaşça odaya girip kapıyı kapattım. Elimdeki ilaç poşetini masanın üzerine bırakıp yatağa doğru ilerledim. Hazan bir yastığı bacaklarının arasına almış,  her zamanki gibi üzerini örtmemişken, yüz üstü yatıyordu. O öldüğüm,  dokunmaya kıyamadığım upuzun saçları ince belinden yuvarlak ve dolgun kalçalarına kadar dağılmıştı. Düzenli nefes alış verişleri kulaklarıma doluyordu. Küçük ayakları üzerine örtmesi gereken yorganın üzerindeyken derince içimi çektim.

Evden çıktığımda aramız biraz bozuktu. Bana ona bağırmak için yer aradığımı söylemişti. Her şeyi abarttığım gibi bunu da abartıyormuşum. Fazla masumdu. Beni daha tanımadığı için neleri ne kadar abartabileceğimi de bilmiyordu. Hayatının ipleri yıllar önce elinden kaymış, bir ayağı yıllanmış bir mayının üzerinde yaşayan bir adam daha neleri abartabilir bilmiyordu.

  Kıyamıyordum ona. Ne o bu kadar güzelken dokunmaya kıyabiliyordum ne de onu böyle it gibi severken bırakıp gitmeye. "Ayrılalım " dediğinde nasıl atmıştı tepem. Nasıl canımı yakmıştı. Her defasında gitmek istiyordu. Normal bir konuşmanın ortasında bile ayrılık imalarında bulunuyordu. Aklından bir türlü atamadığım o ihtimal canımı sıkıyordu. Az önce bu yatakta üzerimde yatarken ayrılmayacağımıza dair söz vermişti bana. Tıpkı onun evinde koltukta yine üzerimde yatarken söz verdiği gibi yine vermişti.

  Ayak ucuna oturup gözlerimi süt beyazı teninde gezdirdim. Beyaz çarşafların arasında kaybolacaktı sanki teni. Fazla küçüktü. Hem bu yatağa göre hem de bana göre. Elimi ayaklarının üzerine koyup okşadım. Soğuktu. Sıkıntılı bir iç geçirip ayaklarına doğru eğildim. Kokusunu içime çekerek öptüğümde bedenim ürperdi. Ona her dokunduğumda böyle oluyordu. Kasılıyordum,  sertleşiyordum. Kaç operasyona gitmiş,  kaç mermi yemiş, kaç bombaya basıp kurtulmuş adamdım ben. Bir kızın tek bir saçının telinin bile beni böyle ürpertmesi fazla geliyordu. 

Geri çekilip ayaklarıyla bir köşeye ittiği yorganı üzerine örttüm. İlaç içmesi için onu uyandırmam lazımdı ama bir süre daha uyusun istedim. Günlerdir doğru düzgün uyumuyordu. Üzerimdeki çeketi çıkarıp bir köşeye attım. Yiyecek bir şeyler hazırlamadan önce kokusunu solumak istiyordum. Ona sarılmak,  kollarımda küçücük kalışını izlemek,  tenine dokunmak, sıcaklığını hissetmek iyi geliyordu. Bağımlılık gibi bir şeydi benim için. Birkaç saat ayrı kalsam bile deli gibi özlüyordum.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin