14.

4.2K 208 15
                                    

                                ****
" Yaşamak cesaret işidir" derdi babam. Cesaretin varsa kalırsın, cesaretin varsa gidersin, cesaretin varsa sever cesaretin varsa terk edersin ve cesaretin varsa yaşar cesaretin varsa ölürsün.

Şimdi Ecrin'in mezarının başında, herkes gözyaşı dökerken ben öylece duruyorum. İçim boşalmış sanki. Ablamın ve annemin feryatları bu karanfil kokan mezarlığı inletirken düşünüyorum; bir daha bu şehre gelmeye cesaretim olacak mı? Bilmiyorum.

İmam son duasını okumuş giderken son toprakta kürekle atılıyor. Birkaç eş dost simsiyah kıyafetleriyle ablam ve anneme destek oluyor . Bense bu manzarayı kaç kez daha göreceğimi düşünüyorum. Bu hayat benden kaç sevdiğimi daha alacak? Mütemadiyen ölür ya insan bende mutamadiyen kayıp mı edeceğim? Az ötede babamın , ilerideki çamlıkların arasında Berrak'ın mezarı dururken yine geceye saklıyorum acılarımı. Şimdi yere düşsem , hıçkırıklarımla inletsem bu mezarlığı kimse tutmaz elimden biliyorum çünkü.

Tökezliyorum durduğum yerde. Kollarım karıncalanıyor. Sebebini biliyorum; son kez sarılamadım ya Ecrin sana...
" Bu son sarılmamızmış gibi hissediyorum teyze"  Demiştin. Özür dilerim.

Kalan tek tük insanda terk ederken mezarlığı dördümüz kalıyoruz. Annem , ablam , ben ve Ecrin. Ablam dizlerinin üzerine çöküyor. Bağrına vura vura ağlıyor. Annemin gözünden yaşlar süzülsede ilk kez ablama böyle nefretle baktığını görüyorum. Biliyorum onu suçluyor. Haksız mı? Bilmiyorum. Ölüm gelecekse gelir zaten. Sen şunu yaptın ben bunu yaptım diye değil. Gelmesi gerekiyorsa gelir. Yine de benimde bir yanım onu suçluyor. Ah be abla...

Annem bağırıyor Ona. Hayatımda ilk defa görüyorum bunu. Ama hoşuma gitmiyor. "Şimdi değil anne , burada değil" desem dinlemez beni biliyorum işte tamda bu yüzden üçüncü bir göz gibi sadece izliyorum onları.

Annem
- Kalk ayağa! Diyor. "Senin ağlamaya hakkın var mı?! Evladına, kocana , evine bile sahip çıkamadın! Senin ağlamaya hakkın var mı?!"

Kolundan tutup yerden kaldırıyor ablamı. Sarsıyor.
Ablam,
- Anne n'olur yapma... Canım çok yanıyor zaten yapma..., Diyor.

Canı çekilmiş sanki. Ablamı ilk defa böyle görüyorum. Tam o sırada tepemizdeki ağaçtan bir yaprak düşüyor Ecrin'in mezarının üzerine. Düşünüyorum; sonbahar yakında bitecek , kış kapıda... Ecrin çok üşür mü acaba?

Annem bir tokat atıyor ablamın yüzüne. Ablam tokatın etkisiyle Ecrin'in mezarının üzerine kapaklanırken kalkmak için bir hamlede bulunmuyor. Omuzları sarsıla sarsıla ağlıyor.

Annem en umursamaz bakışlarını attıyor ablama.
- Ağla , diyor. "Ağla da gözyaşlarında boğul İnşallah"

Sonrada arkasına bile bakmadan gidiyor. Ben ablamla kalıyorum. Bu hali bana babam öldüğü zamanki halimi hatırlatıyor. Mezarlığın başında, yağmurlu bir günde tek başıma kalışımı. Ama ben Onu ve Ecrin'i bir başına bırakamam ki.

Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapatıp ablama yaklaşıyorum. Elimi uzatıyorum omzuna koymak için. Ama ablam hissetmiş gibi "dokunma bana, git başımdan" diyor.
Elimi yumruk yapıp geri çekiyorum. Birkaç mezar uzaklıktaki babamın mezarının yanına gidip dizlerimi kendime çekerek oturuyorum. İzliyorum ablamı. Sol gözümden bir damla yaş süzülüyor. Gökyüzüne kaldırıyorum başımı. İstanbul'da üzgün bugün. Tek bir güneş ışığı yok gökyüzünde. Bugünün adı "kasvet" diyorum. Bundan sonraki birçok gün olacağı gibi bugünde bize kalan hüzün, gözyaşı ve keder.

Nasıl olacak diyorum. Nasıl yaşayacak? Gerçi her türlü yaşıyor insan ama ablamın bu acıyla yaşamaya cesareti var mı? Bilmiyorum.

Bir süre sırtım babamın mezarına dayalı izliyorum Onu. Sonra bir yağmur damlası düşüyor burnumun ucuna. Doğruluyorum oturduğum yerden. Babamın mezar taşını okşayıp ablama doğru yürüyorum. Tam yanında durup
- Yağmur yağacak birazdan , diyorum.
Kaldırıyor başını mezarın üzerinden ve gözlerime bakıyor yaşlı gözleriyle.
- Umrumda mı sence? Diyor.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin