59/ Part 2

1.6K 84 130
                                    

   O kelimeler dudaklarımdan döküldüğünde aramızda sert bir rüzgar esmişti sanki. Bir kasırga yavaş yavaş yaklaşıyor gibiydi ve ben toz duman olmaya saatler önceden hazırdım. O kasırgaya göğüs gerebilecek gücü kendimde bulabilmek için başımı eğdiğim yerden kaldırıp dikleştirdim. Sevdiğim adamın yine o çok sevdiğim kara gözlerine baktım.

   Öylece duruyordu karşımda. Şaşkındı belki , bir parçada kızgın. Ama birbirimizi öpüp koklamıyorsak ve ben Fırat'ın kucağında değilsem yüzünde her zaman hakim olan tek bir ifade oluyordu o da öfke. Her şeye çoğu zaman tek bir tepkisi vardı onun.

   Aramızdaki sessizlikte geçen bir iki saniyenin ardından Fırat, "Ayrılmak istiyorsun, " dedi teyit etmek ister gibi ve her bir kelime ağzından tükürürcesine çıkarken.

Yutkundum. Başımı tereddüt ederek olumlu anlamda sallarken, "Evet, " dedim içime kaçmış gibi çıkan sesimle.

   O ise  gözlerini kapattı. Yüzü acı çekiliyormuşcasına buruşurken kaşları daha derinden çatıldı. Yutkunup dişlerini sıkarak çene kaslarını oynatırken arkasını döndü bana. Elleriyle yüzünü sıvazlarken sakin olmaya çalışıyor gibiydi. 

   Yüzündeki ellerini başına çıkardığında sırt kaslarının gerildiğini, askeri üniformasının üzerinden bile görebiliyordum. Elleri kar taneleriyle ıslanan kömür karası saçlarını dağıttı. Ardından, "Ooofffff" dedi aldığı nefesi dışarıya verirken. Sonra art arda  elleriyle başına vurduğunda, "Of of of!!!" Diyerek gürlemişti. Bir öfke nöbetinin,  bir sinir krizinin eşiğindeydi.

  Gür ve kaba sesi bulunduğum yerde irkilmeme neden olurken başına o kadar sert vurmuştu ki benim canım yanmıştı sanki. Ona doğru bir adım atıp ,"Fırat, " dedim korkudan,  soğuktan ve bir parçada ağladığım için titreyen sesimle.
 
Fırat ona seslenişimle hızla bana döndüğünde alnında ve boynunda belirginleşen damarları görmüştüm. Alnındaki damarlar kendini sıkmaktan o kadar belirgin bir hâl almıştı ki beyni patlayacaktı sanki. Üzerime doğru yeri döven adımlarıyla gelirken birkaç adım geriledim. O ise aramızdaki mesafeyi kapatıp kolumu tuttu. Beni sertçe çekiştirerek kapısı açık olan evin içine soktu. Işığı açıp kapıyı kırarcasına kapatırken arkamdaki konsola yaslanıp tutundum.

  Fırat karşımda durup ateş saçan kara gözlerini ona ürkek bir şekilde bakan gözlerime dikti.

   "Derdin ne lan senin?!!!"

   Sesi evin içini inletirken, "Bir derdim yok," dedim. Onun sesinin yanında sesim oldukça cılız ve güçsüz çıkmıştı. "Olmuyor işte. "
 
  Fırat öfkeyle birkaç adım atıp üzerime gelirken bir elini "hayırdır " der gibi havaya kaldırdı. "Olmayan ne lan?!! " dediğinde alıp verdiği sert soluklar yüzüme vuruyordu. "Niye böyle yapıyorsun Hazan?!!! Sabah olanlar yüzünden mi?!! Tamam , haklısın!! Allah belâmı versin benim!!! Tamam!!! Sikik herifin, eşek herifin tekiyim tamam!!!! Tamam , her şeye tamam!!!!! Ama yeter artık!!!! Anladın mı yeter lan yeter!!!!!!"
 

   Duraksadı . Gözlerimden peş peşe yaşlar düşerken kalbim göğüs kafesimde korkuyla çırpınıyordu. Gözleri yanaklarıma doğru süzülen yaşlarda gezinirken derin derin sert nefesler alıp verdi. Arkasını döndü yine ama hızla yeniden üzerime geldiğinde tırnaklarımı tutunduğum konsola geçirdim.

  "Her seferinde aynı şeyi yapıyorsun!! Görmüyorsun!!! Seni nasıl sevdiğimi,  beni görmüyorsun!!! O ayrılık kelimesi hep kafanın içinde senin!! Bir türlü ne yaparsam yapayım,  seni ne kadar çok seversem seveyim atamıyorum o ihtimali kafandan!!!!! Üstüne gitmeyeyim diyorum, bağırmayayım,  çağırmayayım diyorum!!!! Yoruldum,  diyorsun bana!!! Ulan ben görmüyor muyum ?!!!! İçimsin ,  canımsın lan sen benim!!!!  Niye böyle yapıyorsun?!!!! Neden lan?!!!"

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin