42. BÖLÜM: "MASALLARIN KAYIP PRENSESİ"

3.3K 176 61
                                    

Selam! Sondaki ufak açıklamayı okumayı unutmayın.

42.BÖLÜM: "MASALLARIN KAYIP PRENSESİ"

Geceler sessizdi.

Geceler soğuktu.

Geceler yalnızdı.

Gecelerin içinde efgan saklıydı.

Geçmişimin serzenişleri kulaklarımın içinde yankılanıyordu her zaman, hiç susmuyordu. Kulaklarımın içi kanlı anıların çığlıklarıyla doluydu, akan her bir damla ruhumda izini bırakıyordu. Canım acıyordu, canım çok acıyordu. Bunlarla baş edemediğim anların içine hapsoluyordum, oraya mahkûm kılınıyordum.

Oradan kurtulmanın hayalini kurmak yasak, gerçekten kaçmak ise imkânsızdı.

"Buğlem?'' Kaya'nın tok sesi geçmişimin serzenişlerini bastırdığında yanan ateşten gözlerimi alıp, içimdeki yangını söndüren okyanus mavisi gözlerine baktım. Okyanus mavisi gözlerinin serinliği ve saflığı içimdeki korkunç yangını söndürmeye yetiyordu. Onun gözlerine baktığımda hemen yanımızda yanan ateşten daha fazla yandığımı hissettim.

Onunda geçmişi yaralı ve yangınlıydı. İçimizde öldürdüğümüz çocuklar birbirlerini bulmuş, ellerini birleştirmişti.

"Efendim?'' dedim nihayet efsunkâr bakışlarının esaretinden kurtulduğumda.

"Sandviçini yememişsin,'' dedi gözleriyle avucumun arasında sıkışmış sandviçi göstererek. "Ayranın da duruyor daha güzelim, aç kalacaksın.''

İlgisi kalbimi sıcacık ederken gülümsedim ve elimdekinden bir ısırık aldım. "Dalmışım.''

"İyisin, değil mi?''

"İyiyim,'' diye mırıldandım. Aklımda hâlâ Fulya Karaca'nın cenazesi sürüyordu, toprağa gömülmüştü fakat ben mezarının başından bir türlü ayrılamıyor gibi hissediyordum.

Ondan alamadığım öcümün, karşısında dik duramamışlığımın azabı içindeydim. Belki cehennemin korlaşmış ateşinde ruhu cayır cayır yanıyordu şu an lakin bu beni tatmin etmiyordu.

Kafamdaki cenazeyi bitirmek adına etrafıma göz gezdirdim, Ali ve Maral şarkı söylüyordu. Karşımdaki çift romantik şarkı eşliğinde öpüşüyor, iki tane genç kız ateşin yükselen dumanına esir olmuş gibi durgundular. Ali'nin kardeşi telefonuyla oynuyor, birileri ellerindeki ince odun parçasıyla toprağa çizim yapıyordu.

Hepsinin kendince dertleri, üzüntüleri ve mutlulukları vardı. Hepsinin kalp kırıklıkları, içinde büyüttükleri umut çiçekleri vardı. Ortada bir ateş yanıyordu, yanan ateş burada bulunan herkesi içsel bir savaşa göndermişti.

Gözlerim yanımdaki adamın güzelliğine kaydı, herkesin arasında bir ay gibi parlıyordu. Kafamı ürkekçe omzuna yasladığımda rahat edebilmem adına hareket etmeyi kesti. Güçlü kolu belime sarıldı ve beni kendine daha da yaklaştırdı.

Kaya, kulağıma eğilerek söylenen şarkıyı mırıldanmaya başladı. Sesi kulaklarımın içindeyken gözlerimi kaldırıp derin okyanus mavisi gözlerine baktım. Okyanus mavisi gözleri hem cennetti, hem cehennem. Beni içine çeken sonsuzluktu, yanmak ya da yaşamak bana kalıyordu okyanusta. Seçim benimdi.

"Kaya,'' diye fısıldadım gözlerimiz birbiriyle sevişirken.

"Söyle, Mehlikâ.''

"Teşekkür ederim,'' dedim içimde oluşan hisler adına.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin