17. BÖLÜM: "KÜL"

7.8K 430 69
                                    

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADIN

17. BÖLÜM: "KÜL"

Sessizlik, kimsesizliğin en büyük belirtisidir.

Geçmişimde o kadar sessiz kalmıştım ki, kimsesizliğim yankılanıyordu zihnimin en derin köşelerinde. Sahiden, kimsesiz miydim ben? Kimsem yok muydu aciz dünyamda? O kadar çok susup, o kadar çok sessizlik içerisinde kalmıştım ki, dudaklarımdan düşen vaveylâların sağır edici sesleri bile bana melodi gibi geliyordu.

Soğuk havayı ciğerlerime doldurup, karanlığın hâkim olduğu gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.

"Hayır, Mehlikâ."

Kaya aramızdaki sessizliği bozarken, gözlerimi yavaşça kapattım.

"Sana yardım etmek istiyorum," diye fısıldadım. Evet, babam beni kimsesizlik içinde bırakmış, babalık görevini yarım bırakmıştı. Babalar gününü hiç kutlamazdım mesela ben, babamı arayıp kahkahalar içinde onunla konuşmamıştım. İri elleri ellerimi kavramamış, güçlü gövdesine hiç yaslanmamıştım. Ama şimdi, sevdiğim adam için onunla konuşabilecek cesareti kendimde buluyordum. Kaya için değerdi, onun kalbi için her şeye değerdi.

"Bana yardım etmek istiyorsan, içeriye gir ve güzel bir uyku çek. Kafanı bunlara yorma sen."

Üslubu sertti, onu görmesem de tasavvur ediyordum.

"Yardım etmeme neden izin vermiyorsun?" diye sorduğumda, dudaklarımdan bir nefes döküldü.

"Buğlem," dedi Kaya. Adıma baskı yapmış, konuyu kapatmam gerektiğinin üzerinden geçmişti. "Benim bu hayatta kendimden başka kimsem yok, yalnızım. Eğer şimdi senin babandan yardım alırsam, ayaklarım yere sağlam basmaz, güvenecek dağ ararım. Ama ben dağ aramıyorum, dağ olmak istiyorum."

Dudaklarımdan düşmek için can çekişen ibareleri yakmak adına masanın üstünde duran kahveden bir yudum aldım. Ve tüm can çekişen kelimeleri yaktım. Oysa ben vardım, kimsesiz değildi okyanus mavisi bu hayatta. Ona dağda olurdum, ağaçta. O da bana okyanus olurdu.

"Yalnız değilsin," diye mırıldandım sessizce. Telefonun diğer ucunda bir sessizlik büyüdü, sadece nefes alışverişlerini duyuyordum.

"Saat gece yarısına geliyor, uyu."

Yorgunlukla gözlerimi kapattım ve daha yeni kalktığım yere geri oturdum. "İyi geceler, Kaya."

"İyi geceler, Mehlikâ."

Telefonu kapattığımda, ardıma yaslandım ve gözlerimi kapattım. Günlerdir güneş ışığına çıkmamış gibi, güneş doğmuştu sanki onun sesiyle. Günlerdir su içmemiş gibi, boğazımdaki iğrenç kuruluk hissi gitmişti onun sesiyle.

Fakat, içimde bir yerler kül oluyordu. Onun iyi olmadığını bilmek, beni cehennemin en ücra köşelerine atıp, üzerime tüm kapıları kapatıyordu. Cehennemde yalnızdım, işin garibi o da yalnızdı. Lakin beni görmemek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Onun yalnızlığını giderip ona aile olmaya hazırdım ben, şimdi dese hiç düşünmeden güçlü kollarına atlardım.

***

Kaderin kara yazısını, avuçlarıma hapsettiğim ufak silgiyle silmeye çalışıyor, çalıştıkça yazıyı daha belirgin kılıyordum. Aptalın tekiydim.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin