39. BÖLÜM: ''EHRİMEN''

4K 202 34
                                    

39. BÖLÜM: "EHRİMEN"

Hayat çok acımasızdı, kimine gülümserken kimine sırtını çeviriyor, koca dünyada onu yaşadıklarıyla baş başa bırakıyordu. Ben hayatın sillesini yiyip yere düşenlerdendim. Yıllarca üzerime devrilen korkunç günlerin altında enkaza dönmüş bir halde bekliyordum. Köhne duvarlar, içeriden gelen yoğun küf kokusuydu o enkazdan hatırladığım. Geriye acımasız günlerin tatsız anıları, bir avuç yalanla büyüyen gerçek ben kalmıştım.

O zamanların etkisini üzerimden atmak yıllarımı almıştı, o günlerin altında un ufak olup, her uzvum bin parçaya saçılıncaya dek ezilmiştim. Kimsenin ışığına ihtiyacım yoktu, ileriye dönmek için kendimi yakmıştım çünkü ben. Ama şimdi her şey farklıydı. Yangınımı söndürüp gözleriyle bana ışık tutan adamın kolları arasındaydım ve yüreğimi korlayan cümlesiyle karşı karşıyaydım.

Muntazaman şekilde ervahım okyanusa aitti. Günlerce onun için dualar etmiş, Tanrıya defalarca kez yalvarmıştım gözyaşlarım avuçlarımın içini doldururken. Ezyah ruhum onun aşkıyla ısınmış, sıcacık olmuştu.

''Ne?'' diye sordum zaruretle.

Bedenimi bedeninden ayırıp ellerimi tutup, gözlerimizi birleştirdi ve tekrarladı: ''Evlen benimle, senden başka kimsem yok. Ailem yok evet, elimde çiçek çikolatayla Sarp ve İnci'yle gelebilirim en fazla. Ama sana aile olurum, ellerinden tutar seni göğsümde saklarım. Hani demiştim ya, 'sana yeni bir dünya yaratamam' diye. Bırak, senin dünyana ben gireyim orayı birlikte güzelleştirelim. Benimle evlenir misin Mehlikâ?''

Bacaklarım titredi, zemin ayaklarımın altında gidip geliyordu çok büyük deprem oluyor gibiydi. Bunca zaman hakir görülen ruhum onun tarafından yüceltilmişti ve el üstünde tutuluyordu. Boğazımın kupkuru olduğunu hissederken bedenim heyecandan kasılıyordu.

Kaya ile evlenmek, onun kadını olmak, sadece onun olmak. Sadece benim olması. Bu düşünce beni delirtti.

Okyanusun ve bataklığın evliliği... Çamur ve suyun birleşimi.

Ses tellerime yapışmış binlerce kelime varken ne diyeceğimi bilemedim. Gözlerim mutlulukla ıslanırken umut dolu bakışlarla bana bakan okyanus mavisine baktım.

''Evet,'' diye fısıldadım. Onlarca kelime arasından dudaklarımdan sadece bu dökülmüştü. ''Seninle evlenirim, senin ailen olurum okyanus mavisi.''

Bedenimi tekrar bedenine çektiğinde sadece bedenlerimiz değil, ruhlarımız da birleşti. Kalplerimizin de birleştiği gibi. Sayhalarımı duymayan binlerce insan arasında sadece o duymuş, geçmişimin menfur izlerine rağmen ellerimden tutmuştu. Dakikalarca sarmaş dolaş hastanenin önünde durduk, zaman durmuştu. Zamanı bir şişeye hapsedip sonsuzluğa fırlatmıştık o anda. İnsanların adımları durmuştu, esen rüzgâr kesilmiş, tüm evren sessizliğe mahkûm edilmişti.

Ayrılırken ikimizin gözlerindeki ışık sanki tüm dünyaya yayılıyor gibi hava pırıl pırıl olmuştu. Sessizce ellerimizi birleştirdik ve hastaneye girdik. Kalbim hâlâ göğüs kafesime işkenceler çektiriyor, kaburgamdaki tüm kemikler ruhuma batıyor gibi hissediyordum lakin ilk kez bu durum bana acı değil mutluluk veriyordu.

Bulut'un kapısına gelince Kaya avucumun içine bir öpücük kondurdu. ''Burada bekliyor olacağım, Mehlikâ.''

Gözlerinin ta içine baktım, oradan derine indim ve ruhunun güzelliğiyle karşılaştım. Kalbimdeki buzdan duvarlar çoktan erimişti onun sıcaklığında. Çoktan affetmiştim onu. Bunu o da biliyordu fakat söyleme gereği duydum içeriye girmeden hemen önce.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin