35. BÖLÜM: "YEİS"

7.3K 444 122
                                    

Bölüm şarkısı: Teoman - Çoban Yıldızı

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADIN
35. BÖLÜM: "YEİS"

Kalbe dokunmak.

Kalbime dokunmak.

Kalbine dokunmak.

Okyanusun kalbini hissetmek, onun kalp atışlarını duymak. Ruhuma çöken ağırlığın altında un ufak oluyorken bu yorgunluğun altında eziliyordum. Harabeye dönüyor, ruhumun tek parçasını bile bulamayacağımı iyi biliyordum.

Yok oluyordum.

Şimdi gökyüzüne tutunan bir yıldız gibi ona tutunuyordum. O ise ışığını benden alan karanlık bir gökyüzü gibi bırakmıyordu beni. Titreyen parmaklarım kollarına tutunmuştu, ruhum parmak uçlarımdan çıkarken. Elleri belimin kavisindeydi, dudakları dudaklarımda, kalbi kalbimde...

Kalbi kalbimdeydi.

Kalbinin yüreğimin ortasında attığını hissediyordum, nefes veriyordu bana dudaklarından çıkan nefesler. Etli dudakları dudaklarımın üzerinde hareket etmezken, nefessiz kaldığımı hissettim. Bedenim sonbaharda ağaca tutunan sarı yapraklar gibi titriyordu kollarının arasında.

"İzin ver," dedi Kaya fısıldayarak. Dudakları dudaklarımın üzerinde kımıldandı. "Öpeyim yaralarından."

Öpmüyordu, izin istiyordu. Ona olan kırgınlığımı biliyor, bunu en derinine kadar hissediyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Titreyen ellerimle sıktım kollarını, hissetsin istedim heyecanımı.

Ağaç ev koskoca dünya olurken o anda bana, zihnime misafir geldi Buse'nin anlattıkları. Güzel anılarımın koskoca yalan olduğu üzerime devrildi. Gözkapaklarım örtüyordu gözlerimi, dudaklarım kımıldamıyor, zihnim geri çekilmem için adeta yalvarıyordu bana. Gözlerimi açsam büyü bozulacak, terk edecektim onu, biliyordum.

Kalbim kuş olup uçmak isterken dudaklarımın değdiği dudaklarını hissettim tekrar. Belimdeki kollarını güçlendirdi, Kaya. Sanki kollarının arasından uçacağımı biliyor, buna engel olmaya çalışıyordu.

Kollarından düştü kollarım, gözlerim aralandı sonra. Gözleri kapalıydı, okyanus mavisi gözlerini örtmüştü gözkapakları. Kirpik uçlarının titrediğini şahitlik ettim.

"Lütfen," dedi Kaya paramparça olmuş sesiyle. Gözlerini açmıyor, gerçeği kabullenmek istemiyordu. "Açtığım her yaraya ben merhem olayım, kırdığım kalbini ben onarayım. Her şeyi ben yapayım ama sen acı çekme. Sen üzülme, sen kırılma, sen ağlama. Ay ışığı, bunu ikimize tekrardan yapma."

Yüzünü inceledim, acının her zerresine yayılan çehresini izledim. Gözleri ünlü bir ressamın sona sakladığı eseri gibi örtülüydü, dudakları hâlâ dudaklarımın üzerindeydi. Ondan kaçamıyor, ona gidemiyordum. Araf dağında mahsur kalmış bir günahkâr gibi öylece bekliyordum.

Bir adım atsam ye cennet bahçelerine düşecektim, ya da korlaşmış cehennem ateşine. Muntazaman onu sevdim, küllere dönmüş ervahımı onun için ayağa kaldırdım. Onu satırlara sığdırdım sonra okyanusa anlam yükledim. Her önüme çıkan güzel bir yazıyı okyanus mavisini hayal ederek okudum. Şimdi gözleri kapalı bir şeklide, titreyen kirpik uçlarıyla gitmemden korkuyordu.

Çark tersine dönmüş olsa bile ruhum hâlâ onun ayakuçlarında duruyordu. Kokusuna sarılmıştım bunca zaman, şimdi bedeni kollarımın arasındaydı. Bir çınar ağacına tutunmuş iki yapraktık, sonbaharın keskin rüzgârlarında öylesine savrulmayı bekler gibi titriyorduk.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin