27. BÖLÜM: "KALPTEKİ İMZA"

6.7K 387 156
                                    

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADIN
27. BÖLÜM: "KALPTEKİ İMZA"

Kasırgaların sertliği, gökyüzüne olan aşklarından geliyordu. İmkânsızlığa tutuldukları için, sert ve yıkıcı olmaya karar vermiş olmalıydılar. Gökyüzünün güzelliğini, kendi çıkardıkları toz bulutuyla gizlemeye çalışıyordular. Ama ne olursa olsun, gökyüzü her zaman güzeldi.

Şu an olduğu gibi. Sevdiğim adamın yüzünün bir tarafını aydınlatan ay ışığı, yıldızlara meydan okuyor gibiydi. Kalbim titriyor, bedenim yere yığılacak anı kolluyordu. Dudaklarım yapacağım itiraf için aralanmış, kulaklarım üçüncü şahsın sesiyle tırmalanmıştı. Titreyen gözlerimle son kez sevdiğim adamın yüzünü incelerken, soğuktan nasibini almış eli yavaşça suratımdan indi. Kış, en çok o an üşüttü beni.

Ardına döndüğünde, o an gökyüzü bana karanlığı ile hatırlatma yaparak, benim ona uygun olmadığımı gösterdi.

O dolunaydı, ben ise gökyüzünün karanlık yüzü. Biz imkânsızdık.

O gökyüzüydü, ben ise ona deli divane âşık kasırga.

"Avucumun içi gibi bildiğim yerde nasıl kaybolayım kardeşim?" Kaya huysuzca söylenirken, Ali'nin nişanlısı parmak uçlarına yükseldi ve kulağına bir şeyler fısıldadı.

"Neyse ne," dedi Ali. Sesinde utanç duygusu saklanmıştı. "Akşam yemeği veriliyor, kaçırmayın."

Kaya'nın nefesini hâlâ dudaklarımın üzerinde hissediyor gibiydim, yüzüm yanıyordu fakat gökyüzünü hırka gibi örten katran karası gece bunu gizliyordu. Gözlerim hâlâ onun sırtındayken, ardına döndü ve sessiz bir soluk verdi dışarıya. Dudaklarından düşen buhar, can çekişen kelimelerin ruhlarıydı.

"Sonra konuşuruz," deyip yüreğimdeki ateşi güçlendirecek şekilde göz kırptı ve adımlandı. Ardından sessizce yürümeye başlarken, zihnime hücum edecek umutsuzluğa beyaz örtü çeken kişi, yanıma gelen Ali'nin nişanlısından başka biri değildi.

"Merhaba," dedi sarı saçlarından bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak. "Adım Maral, Ali'nin nişanlısıyım."

"Merhaba," dedim sessizce yürümeye devam ederken. Kahverengi gözlerim birkaç metre önden giden ikilinin üzerindeydi. "Buğlem bende."

"Güzel isim," dedi Maral yanımdan yürümeye devam ederken. "Daha yeni sizi böldüğümüz için özür dilerim, kayboldunuz sandık ve endişelendik."

Karanlıktan seçemediğim gözlerine baktım birkaç saniye. "Önemli değil, haber vermemiz gerekirdi."

Gülümsedi ve ellerini kırmızı montunun cebine koydu. "Kaya'nın sevgilisi misin?"

Adımlarım duraksayınca, gözlerim ileriye kaydı. Kalbimdeki imzanın sahibi oydu, ismini yazmış bir de altına imzasını atmıştı. Lakin onun kalbindeki imzanın sahibi ben değildim, olamayacaktım da zaten. Gözlerimi tekrar kıza çevirdim ve devam ettim yürümeye. "Arkadaşız."

"Henüz," diye mırıldandığında gözlerim canlarını kaybetmiş yapraklara kaydı ve omuzlarıma tonlarca ağırlık çökmüş gibi omuzlarım çöktü.

"Hep."

"Karışmak bana düşmez fakat biz arkadaşlarımızla öpüşecek kadar yakınlaşmıyoruz, ya da şarkılar dinlerken birbirimize bakıp gülümsemiyoruz." Derin bir nefes aldı ve çehremi süzdü. "Özür dilerim."

"Dileme," dedim yüreğimdeki ateş ruhuma sıçramışken. Ruhum alevler içinde yanıyordu. "Haklısın."

"Ali ile burada, bu kamp sayesinde tanıştım," dedi konuyu başka bir cihete çekip ona odaklanmamı sağlayarak. "Üç yıl önce, arkadaşlarımla gelmiştim. Sonra onu gördüm, hani şu filmlerde var ya erkekler odun kırar kadınlar onları hayran hayran izleyip tebessüm eder. Ha işte öyle oldu."

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin