1. BÖLÜM: "MEYUS"

26.8K 1K 194
                                    

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADIN
1. BÖLÜM "MEYUS"

Gökyüzünün bütün ihtişamına rağmen, ben en çok geceyi sevdim.

Işıklar kapandığında, zihnimin duvarlarında hiç dokunmadığım, mavi gözlü ölüm meleğini sevdim. Karanlık çökünce güneşin kendini aya teslim etmesini sevdim. Ben birçok şeyi çok sevdim.

Bazen, bilhassa ay gösteriş yaparcasına gökyüzünde süzülürken, kalbimin derinliklerine sahip olan adam geliyordu aklıma.

Kaya Sancaktar...

Mavi gözlü ölüm meleği.

Günler haftaları kovalamış, haftalar ayları yakalamışken bugün onu göreceğim için kalbim göğüs kafesimi kıracak kadar güçlü atıyordu.

16.09. işte bu bizim tarihimizdi. Bizim dediğime bakmayın, benim tarihim. Ona kalbimin kapılarını açtığım tarih. Eylül ayının rüzgârında yürürken, hava her şeyi önceden bilmişçesine kasvetliydi.

Gökyüzü, sanki benden işaret bekliyor, beklediği işareti aldığı gibi ağlayacaktı. Üniversitenin ilk günü, kimseyi bilmediğim bir şehirde tek başıma büyük üniversite kapısından içeriye girmiştim, insanları seven biri değildim, bu yüzden fazla arkadaşım yoktu. Arkadaş edinemezdim zaten, kahverengi gözlerim bir çift mavi gözle çarpıştı o gün.

Ve yağmur yağdı, gök bana ağladı. Çarpışmanın sonucu bütün okyanuslar, denizler bu maviliğe ağladı.

Üç koca yıl, üç koca yıldır o gözlerin bana aşkla bakmasını bekliyordum işte, üç koca yıldır her şeyini bildiğim lakin ses tonuna muhtaç olduğum adamın beni fark etmesini bekliyordum.

"Birileri yine dalmış," işittiğim ses yabancı olmadığından sıcak kahvemin tüten dumanıyla gülümsedim.

"Hoş geldin," dedim gözlerimi kahverengi gözlerine çıkartarak. Üniversitenin bana kazandırdığı tek kişiydi Buse.

"Hoş buldum da, niye dalgınsın bu kadar?"

"Kafam karışık," deyip karton bardağı elimde çevirdim. Sıcak kahve kartondan sızıp elimi yaktı, buna aldırış etmedim. Yanmaya alışkındım, yıllar önce atılmıştım cehennemin en derin kuyusuna bir daha da çıkmamıştım.

"Yine mi? Buğlem, artık açılman gerekiyor, kaybedeceğin hiçbir şey yok, senin adını dahi bilmiyor. Tanış onunla."

"Buse, lütfen. Bu konuda ne kadar hassas olduğumu biliyorsun. Onunla konuşamam, ona dokunamam, onunla göz göze bile gelemem. Ben alıştım onu uzaktan izlemeye."

"Kendine neden bunu yapıyorsun ha? Yazık değil mi sevgine, yazık değil mi ruhuna, yazık değil mi kalemine?"

"Kalemimin her mürekkebini onun için harcıyorum," dedim derin bir nefes ciğerlerime bağış ederek.

"Hâlâ yazıyorsun değil mi, bu kaçıncı kitap?" diye sordu Buse gözlerime bakarak.

Onunla yaşamak istediğim her şeyi sayfalara döküyor sonra elime alıyordum. Kitabı elime aldığımda, sanki onunla yaşamak istediklerimi yaşıyordum, bu tuhaftı. Bu tuhaflık gece olunca kâbus olarak uykularıma çöküyor, beni tatsız uykulara mahkûm ediyordu.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin