"Hyunjin-aaah~"
"Hm?"
"Kay yana." Seungmin onu zorla iterek kendine yer açtı ve yanına uzandı. "Uyuyamıyorum, sarıl bana çabuk." Hyunjin sıkkın bir nefes verip ona sarıldı.
"Ben de daha yeni uykuya dalmıştım, neden buradasın sen?"
"Çünkü uyuyamıyorum, hem sen neden uyanıktın?"
"Hmm..." Hyunjin başka bir şey demeden tekrar uykuya dalınca Seungmin iç çekip onun yanına sindi.
Gece yine dört gibi uyanmıştı, Chan'ın odasındaki ikiliyi kontrol ettiğinde ikisinin de huzurla uyuduğunu görmüştü ve Felix'e baktığında da ağlayarak uykuya daldığını anlayıp hala hafif hafif iç çeken büyüğünün saçlarına nazik bir öpücük bırakmıştı.
Onun yanında kalmayı istemiş olsa da önce Hyunjin'i kontrol etmeye karar vermişti ve Hyunjin de uykuya dalmadan önce Kkami'ye dertlerini anlatmış gibi duruyordu, Kkami yine onun baş ucunda oturmuştu ve gece geç bir saat olmasına rağmen Hyunjin'in saçlarına uzanmış öylece bekliyordu.
Seungmin'in gelmesiyle ikisinin arasına kıvrıldığında Seungmin köpeğin tüylerini okşayıp gözlerini kapattı ve almakta zorlandığı uykuya kısa sürede tekrar kavuştu.
Sabah oldukça erken bir saatte uyanmış olan Jeongin ise Changbin'in uyumadan önce kenara bıraktığı telefona zoraki ulaşıp saate baktıktan sonra geri kapatmış, tekrar Changbin'e sinip o uyanana kadar beklemeye karar vermişti.
Changbin de uzunca bir süre sonra uyandığında Jeongin'in sesini duyup ona baktı.
"Günaydın hyungie." esneyip tekrar küçüğüne sarıldı.
"Günaydın bebeğim."
"Bebeğin miyim gerçekten~" hafifçe gülüp onun kolunu okşadı ve kendi kolunu Jeongin'in başının altından çekti.
"Gerçekten de bebeğimsin, rahat uyudun mu?"
"Hm hm, yani birazcık çok erken uyandım ama gece rahat uyudum." Changbin doğruldu.
"Rahat uyuduysan iyi, sana hemen kahvaltı hazırlayıp getireyim." odadan çıkmak için arkasını dönmüştü ki Jeongin onun kolunu tuttu.
"Herkesle birlikte kahvaltı yapamaz mıyız?"
"Hm... Diğerlerini uyandırayım, hatta Minho hyung bize kahvaltı hazırlasın." Jeongin usulca başını sallayıp Changbin'in çıkışını izledi, Changbin çıktığı gibi yapmak üzere olduğu şeyin stresiyle derin bir nefes almıştı.
Hastaneden yeni çıkmış olabilirdi ama uzun süre yürüyemeyecek olma gerçeği Jeongin'in canını yakıyordu, sürekli birilerine bağlı kalmak istemiyordu.
Bu yüzden yavaşça bir ayağını tutup yere indirdi, bu bile canını yakmıştı.
Yüzünü buruşturup diğerini de indirdikten sonra acıyla inleyip başını geriye yatırdı, bu şeyin bu kadar acıtmaması gerekliydi.
Yatak başlığına tutunarak ayağa kalkmaya giriştiği sırada Seungmin içeri girmiş, Jeongin'i öyle görüp yanına koşmuştu.
"Jeongin-ah!" Jeongin dengesini kaybedip düşemeden onu sıkıca tuttu ve nazikçe yatağa geri oturttu. "Tanrım, tek başına neden ayağa kalkmaya çalışıyorsun?" Jeongin ona sıkıca sarıldı.
"Size bağlı kalarak hayatıma devam etmek istemiyorum, tek başıma yürümek istiyorum."
"Bunun için sabırlı olmalısın ama..." Seungmin nazikçe onun ayaklarını da yatağa uzatmasını sağladı ve yanına oturduğu küçüğüne sıkıca sarıldı. "Hem daha yeni gelmişsin, bırak biraz ilgilenelim." Jeongin sessiz kalmayı seçip Seungmin'in omzuna sakladı yüzünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pyromania\Chanmin
FanfictionChan pyromania hastasıydı, ve en büyük hayali büyük bir yangın çıkarmaktı. Bu isteğinin hayatında nasıl bir etki bırakacağını bilmeden, ateşin vereceği zevki düşünerek o evi yakmıştı. (Birini sevmek o kişi için delirmek değil, iyileşmektir.)