Bakışları donuk bir şekilde ellerine sabitliydi ve Chan hala dört saatir eline baktığının farkında değildi.
Ve Changbin'in büyük bir sabırla dört saattir kameradan kendisini izlediğinin.
Chan sonunda ellerini yumruk yapıp duvara vurmak için kaldırmıştı ki birden Seungmin'in yüzü geldi gözlerinin önüne, kendisine zarar verdiği duysa ne yapacağını düşündü.
Dolu gözleriyle bileğini tutup elini indirdiğini hissetti sanki, ve sonra kendisine sıkıca sarıldığını...
Dengesini sağlayamayıp yere düştüğünde gözünün önünde hala Seungmin'in yüzü vardı, hayal kırıklığıyla dolu gözleri.
Hayır, bu sahne kendisine zarar verdiği bir sahne değildi. Bu sahne adliyede, Seungmin'e ve Hyunjin'e gerçekleri söyledikleri sahneydi.
Seungmin ona kendisine zarar verdiği için korku dolu gözlerle bakmıyordu, Seungmin'e zarar verdiği ve hatta öldürmek üzere olduğu için öyle bakıyordu.
Donuk bakışları dolaba sabitli bir halde kendi yaptığı şeyi sindirmeye çalıştı, bir kez daha olduğu kişiden nefret etti.
Yavaşça cebinden telefonunu çıkardıktan sonra galerisine girip Seungmin'in fotoğraflarını inceledi.
"Sesi de çok güzeldi..." fısıldadığı şeyden sonra gözlerinin önü bulanıklaştı, galiba gözleri doluyordu.
Seungmin uyurken çektiği fotoğrafları görünce yüzüne buruk bir tebessüm yayıldı.
Uyurken yüzü hep çok tatlıydı, bu yüzden Chan onu geceleri uzunca bir süre izlerdi. Sabahları da her santimine öpücük bırakırdı.
Şimdi yapamadığı için geceleri iki gündür uyumuyordu.
Telefonunu kapatıp kenara bıraktı ve yatağa uzanıp tavanı izlemeye başladı, kısa sürede gözyaşları azalmış ve bedeni adeta donuklaşmıştı.
Odaklı bakışlarla tavanı izlediği sırada odasının kapısı açıldı ve Felix çekingen bir şekilde içeri girdi, herkes gibi o da pek iyi değildi ama Chan'a destek olması gerektiği için bunu saklayacaktı.
"Hyungie, sana yiyecek bir şeyler getirdim." her ne kadar Chan odasına getirilen hiçbir şeye dokunmamış olsa da elindekini bırakıp öğlenden kalan tepsiyi eline aldı ve Chan'a döndü. "Kremlerini sürüyor musun?" Chan sürmüyor olmasına rağmen dalgınca onayladı. "Pekala, bir şeye ihtiyacın olursa ben odamdayım." Chan tepki vermedi, Felix zaten çıkmıştı odadan.
Jisung ve Minho'nun beraber kaldığı odanın kapısını çalıp içeri girdiğinde gergince odada dolaşan Minho'yu ve aynı gerginlikle yatakta oturan Jisung'u gördü, her ne kadar Chan yemek yemiyor diye stres yapsalar da onlar de pek bir şey yemiyorlardı.
Chan'ın bu kadar kötü durumda olması hepsini strese sokuyordu ve elini öyle yaktığını öğrendiklerinde...
Felix ve Jisung saatlerce ağlamışlardı, saatlerce.
Derin bir nefes alıp kapıyı kapattı ve ikiliye baktı.
"Bitkisel hayata geçmiş gibi sanki, günde üç kere duş alıyor ve hiçbir şekilde yemek yemiyor, odasından çıkmayı geçin sigara bile içmiyor ki sen daha iyi bilirsin hyung, böyle bir bağımlılığı birden bırakmak kolay değil. Sanki... Artık yaşamıyor gibi." Minho ona nazikçe sarıldı.
"Biliyorum, Changbin sürekli Chan'ın neler yaptığını anlatıyor bana. Siz sakın Chan konusunda strese girmeyin, biz ne yapacağımızı biliyoruz." Felix de ona kollarını dolayıp gözlerini kapatırken Minho'nun ne demek istediğini anlamamıştı, sadece kendini daha iyi hissetsin diye söylediğini sanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pyromania\Chanmin
Hayran KurguChan pyromania hastasıydı, ve en büyük hayali büyük bir yangın çıkarmaktı. Bu isteğinin hayatında nasıl bir etki bırakacağını bilmeden, ateşin vereceği zevki düşünerek o evi yakmıştı. (Birini sevmek o kişi için delirmek değil, iyileşmektir.)