"Jeongin?" karşısında gördüğü uzun saçlı büyüğüyle aynı anda kendisinin de bakışları değişti, acıyla sarsılan ve her an tüm gücünü kaybedecek gibi hissettiren bedeni anlık hissizleşti.
Hyunjin'in ardından koridora koşan ve diğerlerinden önce varmış olan Changbin'i görünce hareket yetisini tekrar kazanıp dolan gözleri eşliğinde onun şaşkınlıktan kocaman açılan gözlerine baktı.
"Hyung!" koşarak Changbin'e ulaşıp adeta üstüne atladı ve yolda gelirken düştüğü için üstüne bulaşan bütün kiri, bodrumun kirliliğinden derisine nüfuz etmiş tüm iğrenç maddeleri umursamadan güçsüz kollarını ona doladı. "Ne olursun beni tekrar bulmalarına izin verme, yalvarırım tekrar alamasınlar beni." güçsüz bedeni hıçkırıklarıyla sarsılırken Changbin'in sıkı tutuşunu hissetti.
"J-Jeongin..." derin bir nefesle büyüğünün kokusunu içine çekerken ciğerleri onca zaman rutubetli ve nemli havayı solumaktan tamamen ölmüş gibiydi.
Titriyordu, sonunda o yerden kaçabilmişti ve neden titrediğini tam bilmiyordu ama titriyordu.
Changbin'in sıkı tutuşu onu güvende hissettiriyor, acıdan hissizleşmiş bedenine güzel bir şeyler tattırıyordu.
Sevgiyi.
Hyunjin'in ardından koridora doluşan herkes Jeongin'i görüp şoka girse de Minho sadece bu çocuğun kim olduğunu ve neden bu kadar yara aldığını anlamaya çalışıyordu.
Hyunjin'in açık unuttuğu kapıyı kapatıp kilitledikten sonra dikkatini çeken detay yüzünden yanlarına yaklaşıp Changbin'in omzuna elini koydu.
"Onu taşıyıp bir odaya götür de yatıralım, sanırım bilek kemikleri kırık." Changbin sessizce onun dediği gibi Jeongin'i kucağına aldı ve alt kattaki tek yatak odasına götürdü, küçüğünü nazikçe bir yatağa yatırırken elleri titriyordu ama Jeongin'i nazikçe bırakmayı başarmıştı.
Minho onun boynunun altındaki yastığı alıp Jeongin'i tamamen düz bir şekilde yatırdı ve diğer herkesin dolu dolu olmuş gözlerine baktı.
"Biliyorum, biraz bencillik ve hiçbiriniz şoktan çıkamadınız ama yardıma ihtiyacı var, ambulans çağırmalıyız. Neler olduğunu bilmiyoruz, onu strese sokamayız ve hareket ettiremeyiz bu yüzden... Şimdilik sizin dışarı çıkmanızı isteyeceğim." Minho iç çekip Jeongin'i süzdü ve tekrar onlara döndü. "Çıkın hadi, ben onunla iyice ilgileneceğim." Jisung öne bir adım attı.
"S-sarılsam?" Minho ona yaklaşıp alnına kısa bir öpücük kondurdu.
"Hadi güzelim." Jisung yenilgiyle düşen omuzları eşliğinde odadan çıktı, herkes çıktıktan sonra Minho kapıyı kapatıp tekrar Jeongin'in yanına dönmüştü.
Kendisini meraklı bakışlarla izleyen küçüğünün yanına oturup nazikçe yanaklarındaki gözyaşlarını sildi.
"Adın ne?" Jeongin onu incelerken acı dolu sesiyle zoraki mırıldandı.
"Jeongin."
"Jeongin, pekala." derin bir nefes alıp aynı şekilde onu inceledi. "Senden sadece ambulans gelene kadar sakin kalmanı ve düzenli nefes almanı istiyorum, neyin olduğunu bilmeden sana hiçbir şey diyemiyorum ama şu an sakin kalman en iyisi." Minho nazikçe alnına dökülen saçları geriye yatırarak mırıldandı. "Nasıl bu hale gelmişsin ya... Çok ağrın var mı?" Jeongin gözlerini kapattı.
"A-alıştım artık." Minho onun elini tuttu.
"Biraz daha dayan o zaman, hemen ambulans gelecek zaten. Ani bir ağrı saplanırsa bana söyle tamam mı? Bu arada bileklerine ne oldu?" hafifçe ayak bileğine dokunduğunda Jeongin'in acıyla inleyip istemsizce ayağını çekmesi üstüne hızla geri çekildi. "Üzgünüm." yavaşça ayağını geri indirirken karşılık verdi Jeongin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pyromania\Chanmin
Fiksi PenggemarChan pyromania hastasıydı, ve en büyük hayali büyük bir yangın çıkarmaktı. Bu isteğinin hayatında nasıl bir etki bırakacağını bilmeden, ateşin vereceği zevki düşünerek o evi yakmıştı. (Birini sevmek o kişi için delirmek değil, iyileşmektir.)