Evin dış kapısının açıldığını duyduğu sırada Seungmin mutfakta hazırladığı tabakları masaya diziyordu, Felix'i okula bıraktıktan sonra eve dönmüş olan Chan yavaşça Seungmin'e kollarını dolayıp her zamanki gibi boynuna burnunu yasladı.
"Yemin ederim kendimi sana kelepçeleyeceğim, ya da belki seni yerim." Chan onun boynuna nazik ısırıklar bırakırken Seungmin duraksayıp sırtını onun göğsüne yasladı.
"Dün akşam, siz yemek yerken biraz Hyunjin ile konuştum ve çok yorgun duruyordu. Gece uyumayacağını çünkü üstünde çalışması gereken bir tablo olduğunu söyledi, onun için biraz endişeli olabilirim."
"Baş edeceğinden eminim, yine de istersen ilk uçakla seni Paris'e gönderebilirim?"
"Hayır, bunun için söylemedim."
"Biliyorum, endişelerini benimle her zaman paylaşabilirsin de." Chan onun boynuna son bir öpücük bırakıp yüzünü oraya yasladı. "Hyunjin neden Paris'e gitti?"
"Paris'teki bir okul burada okuduğu okudan daha iyi ve sıkı bir eğitim veriyor ve Hyunjin oraya proje için bir aylık gitme hakkı kazandı, büyük projeyi teslim ettiğinde eğer yeterli bulunursa kendi sergisini açması ve resimlerinin satılması yolunda okulun büyük bir faydası olacak. Yani kısaca hayatını sevdiği meslekle kurtarmaya gitti." Chan yüzünü yasladığı yerde mayışmış bir şekilde mırıldandı.
"Onun adına sevindim, ayrıca zayıfladığını fark ediyorum sanki." Chan onun karnını nazikçe okşadı. "Konuyu değiştirmek gibi olmasın ama nasıl kilo verdiğini sorabilir miyim? Okul projem için."
"Ya ya..." Seungmin ona dönüp kollarını boynuna doladı ve bu sefer kendisi ona yaslandı. "Bilmiyorum, diyet falan da yapmıyorum biliyorsun ki."
"Belki bana öyle gelmiştir, neyse. Yemeğini ye hadi." Chan geri çekilemeden Seungmin ona daha sıkı sarıldı.
"Gitme ya, birlikte yiyelim. Romantik bir date gibi, hem o kadar ikimize yemek hazırladım..." Chan hafifçe geri çekilip dudaklarını onunkilere bastırdı.
"Cidden bazen çok aşırı tatlı oluyorsun, iyi peki." Seungmin heyecanla Chan'ın burnunu kendi burnuyla dürtüp yanağına kısa bir öpücük bıraktı ve sandalyeye oturdu, Chan da hafifçe gülümseyip onun ardından bir sandalyeye yerleşmişti.
Seungmin'in kendisine tabak hazırlayıp her zaman üstündeki sakinliğiyle sandalyesine oturmasını izlerken Chan istemsizce gülümsedi.
"Seni sevmekten pişman olacakmış gibi hissetmiyorum, sanki tüm sevgime değer gibisin." nazikçe saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp sevdiği çocuğun şakağına kısa bir öpücük bıraktı ve hazırladığı yemeklere döndü.
Seungmin onun bu söyledikleri karşısında istemsizce gülümseyip kendi önüne dönerken yanakları istemsizce kızarmıştı.
*~*
Chan yavaşça Seungmin'in odasına girip kapıyı arkasından kapatarak Seungmin'e baktı, her zamanki sakinliğiyle kitap okuyordu.
Onu bozmadan yanına uzanıp dikkatli bakışlarla yüzünü incelemeye başladığında Seungmin bir yerden sonra ona kısa bir bakış atıp hafifçe gülümsedi ve nazikçe elini Chan'ın saçlarına daldırdı.
"Sıkıldın mı?"
"Hm hm, diğerleri de evlerine döndükleri için evde büyük bir huzur var ve bu yüzden seni biraz rahatsız etmekte bir sakınca görmedim." Seungmin onun yanağını da nazikçe okşayıp kitabına döndü, Chan'ın buna pek itirazı yoktu gerçi.
Parlak gözleri Seungmin'in yüzünde dolaştı, her bir santiminde gezindi.
Bu çocuğu seviyordu galiba...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pyromania\Chanmin
FanfictionChan pyromania hastasıydı, ve en büyük hayali büyük bir yangın çıkarmaktı. Bu isteğinin hayatında nasıl bir etki bırakacağını bilmeden, ateşin vereceği zevki düşünerek o evi yakmıştı. (Birini sevmek o kişi için delirmek değil, iyileşmektir.)