~JULIAN 1.KISIM~

537 16 8
                                    


Güneş... Rahatsız ediciydi. Renkli kristallerden yapılmış, uzun ve geniş camlardan kırılıp kütüphanenin içerisine parlayarak süzülürken gerçekten de anlatılmaz bir güzellik oluştursa da insanın gözlerini alıyordu ve bu, oldukça rahatsız ediciydi.

Caius kütüphanenin üst katında bulunan, sadece gerekli eşyalarının ve yatağının bulunduğu, küçük odasından ayrıldıktan sonra özellikle gölgeleri tercih ederek uzun ve geniş merdivenlerden aşağıya indi. Bir eliyle omuz hizasındaki dağınık, düz saçlarına çekidüzen vermeye uğraşırken diğer eliyle de gözlerini güneş ışıklarından korumaya çabalıyordu. Tembel bir şekilde merdivenleri inmeyi bitirdikten sonra masasının başına geçip evrakları ve defterleri karıştırmaya başladı. Çok geçmeden unuttuğu kahvesini yapmak için mutfağa gidip kısa süre sonra masasına geri dönmüştü.

Bir süre sonra kütüphanenin kapısı bir anahtarla açıldı ve ayak sesleri boş kütüphanede yankılandı. Gelen kişi, ona gönüllü olarak neredeyse her gün yardım eden Antoine'dı.

Antoine iki yıldır onunla beraber kütüphanede çalışıyordu, oldukça sakar ve gürültücü bir yapısı olsa da iki kişi her zaman bir kişiden daha iyi olacağından –ve Antoine'ın bitmeyen ısrarlarının ardından– Caius onu yanına almayı kabul etmişti. Yardımları karşılığında ise ona verebileceği hiçbir şeyi yoktu ancak genç çocuk kütüphanedeki kitapların arasında zaman geçirmekten hoşlanıyormuş gibi gözüktüğünden bir süre sonra onu tüm gün çalıştırmasına rağmen ona para ödeyememenin getirdiği hafif suçluluk duygusu kaybolmuştu.

Ona bir de anahtar vermişti. Her sabah geldiğinde ve her akşam ayrılırken ona kapıyı açmaya veya üzerinden kilitlemeye üşendiğinden işlerini bitirdiğinde onun kapıyı kendisi kilitleyip çıkmasını sağlıyordu. Bu yüzden bir anahtarla kapıyı açıp içeriye girebilmişti.

Antoine neşeli sesiyle "Günaydın!" diye bağırdı. "Bugün erkencisin!"

Ayak sesleri gitgide yaklaşıyor ve yaklaştıkça da hızlanıyordu. Caius cevap vermedi ancak genç çocuğun düşebileceğinden korktuğundan hızla arkasını dönmüştü, tam o anda Antoine tahmin ettiği gibi kendi ayaklarına takılarak yeri boyladı. Çenesi zemine çarptığında çıkan ses tüm kütüphanede yankılanmıştı.

Caius doğal olarak hızla oturduğu yerden kalkarak onun yanına koştu. "Ne diye aceleci davranıyorsun? Biraz dikkatli ol."

Kelimelerinin sert duyulmasına rağmen diğeri için endişelenmiş olduğu belliydi. Yerde inlemeye başlayan Antoine'ı hızla kaldırdı ve çenesini inceledi. Hemen hemen aynı boyda olduklarından biraz eğilmek zorunda kalmıştı.

"Benim suçum değil Cai," Antoine kafasını onun daha rahat görebilmesi için hafifçe kaldırdı ve mızmızlanmaya devam etti. "Her gün çıkmadan önce yerleri parlayana kadar sildirdiğin için oluyor. Çok kayganlar."

Caius, çocuğun sağlam olduğunu görünce onu bıraktı ve masasının başına geri döndü. "Saçmalama. Gece çıkmadan önce siliyorsun, sabaha kadar kurumuş oluyor. Sakarsın işte."

Caius cümlesini bitirdikten sonra defterlerine bakmaya geri döndü. İade edilmiş olması gereken bir sürü kitap vardı ve müşterilerin çoğu iade tarihinde kitapları getirmiyordu. Bir süre daha getirmezlerse şehre inip kitapları kendisinin alması gerekiyordu. Sıkıntıyla iç çekti, Antoine'ın ona yaklaşırken sarışının ne diyor olduğunu artık dinlemiyordu. İnsanların sorumsuzluğundan bıktığını düşündü, ondan fazla kitap birikmişti bile.

Çoktan gidip kitapları toplama zamanının gelmiş olduğunu biliyordu. Bu maalesef Antoine'a veremeyeceği bir işti, sakarlığıyla kesin ya kitapları kaybeder ya da çamurun içine düşürüp mahvederdi. Bir kez daha iç çekerken ajandasının sayfasını döndürdü ve tarihin üzerinde yazan 'cumartesi' kelimesini gördü.

KIRMIZI LORD [BL] (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin