Ertesi günün nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Göz açıp kapayıncaya kadar çarşamba olmuştu. Gece gözünü kırpmadığından sabah da erken uyanmıştı. Kısa bir duş aldıktan sonra üzerine çeki düzen verdi ve aşağı inip kahvesini yaptı. Masasına tam giderken Antoine içeriye giriyordu. Onu görünce hemen neşeli bir sesle konuştu. "Günaydın!"
Caius'un ona dönmesiyle Antoine'ın olduğu yerde kayması bir oldu, tam yere çakılacakken Caius kahve olmayan eliyle onu tutmuştu ve böylece sarışın dengesini yeniden sağlayabilmişti. Caius'un tuttuğu yeri ovalarken diğerinin peşinden masaya doğru ilerledi. "Artık erken kalkmayı kendine alışkanlık mı ediniyorsun?"
"Bugün çarşamba." diye cevapladı Caius. Daha fazla detay vermesine gerek yoktu, ondan daha da heyecanlı olan Antoine gülümsemişti. "Saat kaçta gideceksin?"
"Dörtte." diye cevapladı Caius, iki saniye önce karıştırmaya başladığı defterleri odaklanamadığı için kapatmıştı. Antoine ekledi. "Daha çok varmış... Heyecanlı mısın?"
Caius omuz silkti. Karşısında gözleri ona parlayarak bakan çocuk kadar heyecanlı olmadığı kesindi. "Ne gerek var."
"Ne demek ne gerek var? Bugün için yıllardır beklemiyor muydun? Heyecanlı olman lazım." Bunu söylerken yavaşça Caius'un omzunu yumruklamıştı. Caius sıkıntıyla iç çekti. "Çıkma teklifi ettiğini söyledim ama belki de onu kurtardığım için bana teşekkür etmek istemiş de olabilir, heyecana gerek yok."
"Söylediğine kendin bile inanmıyorsun, her şey yüzünde yazılı. Hem geçen gün fazla düşünmeyi bırakıp güzel vakit geçireceğin konusunda anlaşmadık mı?" diye sordu Antoine ceketini çıkarıp masanın yanındaki askıya asarken. Caius böyle bir şeyde anlaşmadıklarını düşünürken cevapladı. "Yaşı zaten benim için çok büyük, böyle bir şeye heyecanlanamam."
"Kaç yaşındasın ki?" diye durakladı Antoine, o zamana kadar Caius'un yaşını hiç sormadığını fark etti. Söylediğinde gerçekten de küçük gösterdiğinin farkına varmıştı.
"On yedi." diye cevapladı Caius. Bununla Antoine saçma bir şekilde gülmeye başladı. "On yedi olmana imkân yok, yalan söyleme."
Caius ona ciddi bir şekilde bakınca Antoine gülmeyi bıraktı. Durakladı. Yüzünde karmaşık bir ifade vardı. Birkaç saniye sonra yerini şaşkınlık alırken ciddiyetle sordu. "Gerçekten mi?"
Caius bir süre daha ona bakmaya devam etti. Antoine dehşete düşmüş gibi gözükmeye başlayınca kafasını salladı. "Hayır, tabii ki de. Ama on yedi gibi göstermiyor muyum? Sen bile inandın."
Antoine bunu duymasıyla tuttuğu nefesini rahatlıkla bırakabilmişti. Aynı anda kütüphanenin kapısı açılmış, müşteriler gelmeye başlamıştı. İşinin başına gitmeden önce son bir kez Caius'a yakınlaşıp konuştu. "Nasıl gözüktüğünün önemi yok. Sadece onunla yakınlaş, tamam mı?"
Bunu dedikten sonra uzaklaşmıştı. Caius'un aklından gelen müşterinin kartını alırken hâlâ Chasity'e verdiği söz geçiyordu.
-
Saatler de aynı salı gününde olduğu gibi çok hızlı geçmişti ve ne olduğunu anlamadan öğleden sonra gelmişti. Antoine'ın ısrarları üzerine erken kütüphaneden ayrılmasıyla buluşmaları gereken noktaya yaklaşık yarım saat erken varmıştı. Şansı yaver giderse çok beklemek zorunda kalmadan Julian da erken gelebilirdi ancak şansının hiç de yaver gideceğini zannetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasíaÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...