Şeytanlar, günahları çok fazla olan insanlar öldüklerinde oluşturdukları yaşam formlarıydı. Her şeytan bir zamanlar insandı ve her insan bir gün şeytan olacaktı.
Fakat şeytanlar doğduklarında kendi insan geçmişlerini hatırlamazlardı ve bu, onları acımasız, empatiden yoksun ve kana susamış varlıklar hâline getirirdi. Her şeytan, cehennemin en lanetli ve en derin kısmında doğar doğmaz içlerinde yanan alevleri bastırabilmek için öldürecek insan aramaya başlardı.
Tabii, cehennemde hiç insan yoktu.
Bunu fark ettiklerinde vahşice birbirlerine saldırırlardı. En güçlü olanlar öldürdükleri diğer şeytanların kanlarıyla daha da güçlenir ve kendilerini kontrol edebilecek duruma gelirlerdi. Böylece dünyaya gidiş yolu bulabilmek için cehennemin daha üst kısımlarına doğru tepeyi çıkmaya başlarlardı.
Normalde tepeyi tırmanırken hiçbir problem yaşamamaları gerekirken Şeytan Kralı'nın değişmesiyle birtakım problemler doğmaya başlamıştı. Yeni Şeytan Kralı tahtından oldukça memnundu ve kendinden daha güçlü şeytanların doğup onun pozisyonuna tehdit oluşturmalarını istemiyordu, bu yüzden yılanın başına daha küçükken eziyordu.
Şeytanların doğduğu yerde devasa bir bina inşa ettirmişti. Burada yeni doğan iblisler kontrol ediliyor ve güçlü olma potansiyelleri varsa, daha birbirlerini öldürme aşamasına bile geçemeden hemen katlediliyorlardı. Cehenneme yeni gelen hiçbir şeytan için bundan kaçabilmenin bir yolu yoktu.
Günlerden bir gün, Şeytan Kralı işlerin nasıl gittiğini kontrol etmek için kendisinin 'Kurtuluş Binası' diye adlandırdığı o yere gitti. Bu ismi seçmesinin nedeni güçlü olabilecek şeytanlardan onlar daha cehennemin tadına varmadan kurtuluyor olmasıydı. Bu, ona anlatılamaz ve tarif edilemez bir zevk yaşattırıyordu.
Binaya girdiğinde üzerlerine sonsuza dek çalışmaları için büyü yapmış olduğu şeytan kölelerinin her zaman olduğu gibi büyük bir dikkatle yeni doğan iblisleri ayıklıyor olduklarını gördü. Maskesinin altında dudakları kıvrılırken etrafa bakınmaya başladı. Biraz gezindikten sonra gözlerine kontrol edilmeyi beklerken yerinde sinmiş ve tir tir titreyen biri çarptı. Korkuyormuş gibi gözüküyordu ki bu şeytanlar için alışageldik bir durum değildi. Yeni doğan şeytanlar korku, sevgi, acıma gibi onları geride tutacak duygulardan uzak olurlardı. Bu yüzden merakla o kişinin olduğu yere doğru yürümeye başladı.
Dibine geldiğinde durdu. İblis de birinin geldiğini anlamış gibi kafasını kaldırıp ona bakmıştı. Diğer şeytanların arasında parlayan suratı gözler önüne serilirken sol gözünün kapalı olduğunu gördü. Gözünün üzerinde alnından yanağına kadar uzayan derin bir yara vardı. Kral eğilip bir kere bile tereddüt etmeden onun alnına dokundu, bu o kişinin ürkmesine neden olsa da çekilebilecek bir yeri olmadığından kaçamamıştı. Kral küçük bir büyü yaptıktan sonra parmaklarını çekti, yarası saniyeler içinde iyileşmişti fakat hâlâ insanken almış olduğu bir darbe olduğu için izi tamamen geçmemişti.
Gözündeki acının geçtiğini fark edince o kişi hemen yarasına dokundu. Parmaklarının altında kalan izi hissedebiliyor olsa da artık canı yanmıyordu. Böylece yeşile çalan kahverengi gözlerini karşısında duran adamın maskesine dikti. Kaşları çatıktı, kalbinin atma hızına bakılırsa hâlâ korku bedenini terk etmemişti.
Kral eğildi. Konuştuğunda sesi nazik çıktı. "Neyden korkuyorsun?"
Diğeri ona baktı. Cevap vermesi uzun sürmüştü, neyse ki kral sabırlıydı. Konuşmaya başladığında gözleri doldu. "Neden burada olduğumu anlamıyorum... Eve gitmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasiÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...