"T... Tabii ki."
Caius hem şaşırmış hem de hazırlıksız yakalanmıştı.
Julian'la yeni bir sayfa açmak istediğine emin değildi ancak o kadar tatlı bir şekilde sormuşken ona nasıl hayır diyebilirdi ki? Genç adamı görünce heyecanlanıyor, eli ayağı birbirine karışıyor ve onu arzuluyordu. Ne olursa olsun onu sevdiğine de emindi. Onun gerçekten de mutlu olmasını istiyordu.
Ancak yaptıklarından sonra onunla nasıl normal olabilirdi? Hâlâ suratına utanmazca yalanlar söylerken ve Julian'ın hayatındaki en büyük istediği onu öldürmekken onunla nasıl yakınlaşabilirdi?
Caius neredeyse kendi kafasından geçenlere güldü. Her şeye rağmen yıllarca sapık gibi onu izlemeye devam etmiş ve Antoine'ın ısrarları üzerine onunla buluşmaya çıkmış ve öpüşmüştü bile. Gerçekten de kendini yaptıkları hakkında o kadar kötü hisseden biri bunları yapamazdı değil mi? Kendinden biraz iğrenmeden edemedi.
"İblislerim! Gelin, parti başlıyor!"
Chasity'nin sesinin gemide yankılanmasıyla düşüncelerinden uazklaştı ve gözlerini yine kaçırarak konuyu değiştirdi. "Ignatia gelmiyor mu?"
"Şeytanlarla yakın olmak istemiyor." diye açıkladı Julian.
"İstersen sen de ayrılabilirsin. Chasity'nin fark edeceğini sanmam."
"Öyle mi?" Julian biraz şaşırmıştı. Güvertede toplanan, müzikler ve şarkılar eşliğinde dans etmeye başlayan şeytanlara kısaca göz gezdirdi. "O zaman ben de ayrılsam iyi olur."
Ayağa kalkarken Caius ona gülümsemeye çalıştı. "Sonra görüşürüz."
Julian'ın gitmesini izlerken biraz olsun gerginliği azalmıştı ancak kafasından dönen düşünceleri ve karışık duyguları ona rahat vermiyordu. Geçmişi hatırlamanın Julian için onun gibi biriyle, bir şeytanla, yeni bir sayfa açmaya yeterli olacağını düşünmemişti. Ruhu özel olabilirdi ancak yine de hala, tamamıyla, bir şeytandı. Tanıdığını Julian bunu o kadar kolay göz ardı etmezdi.
Daha fazla bilgi edinmek için mi ona yakınlaşmaya çalışıyordu? Yoksa onca şeytanın içerisinde öngörülemeyen bir duruma karşın arkasında duracak birini mi arıyordu?
Julian hakkında bu şekilde düşünmek istemiyordu ancak genç adamın ne kadar çok şeytanlardan nefret ettiğini hatırladığında kafasında bu tarz soruların oluşmaması imkânsız hale geliyordu. Şeytan olduğunu fark eder etmez tereddüt etmeden karnına kılıcı saplamıştı sonuçta.
Nedeninin önemli olmadığını düşündü. Julian onu kullanmak istiyorsa istediği kadar kullanabilirdi. Hareketlerinde art niyet aramak Caius'un işi değildi, özellikle de onu en çok kendisi kandırırken.
İç çekerek kalemi eline aldı. Bir an önce mektubu yazıp daha sakin bir ortama geçmeyi istiyordu. Uzun bir sürenin sonunda bir paragraf yazmayı başarmıştı.
"Antoine. Kütüphaneye gitmeyi bırakmalısın. Nedenini söyleyemem ama yakında dönmeyeceğim ve ben yokken kütüphaneyi sakın açma. Sonra görüşürüz."
Yazdıklarına bakıp yeterince iyi olduğunu düşünerek mektubu katladı ve daha sonra Chasity'e vermek üzere cebine koyup oturduğu yerden kalkarak kaptan odasına doğru yola koyuldu. Şeytanların hepsi sanki cehennemdeki son günleriymiş gibi yiyiyor içiyor ve eğleniyorlardı. Chasity bunca kargaşanın arasında Caius'un odasına girdiğini görmemişti. Caius ağır kapıyı arkasında kapatırken rahatlıkla bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantastikÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...