Caius nereden başlayacağını bilmiyordu. Ne sorması gerektiğini bile bilmiyordu, sadece şaşkınlıkla Chasity'e bakabildi.
Chasity onun merakını ve şaşkınlığını azaltmak için içkiden de bir bardak ona boşaltırken açıklamaya başladı. "Şeytan Kralı'ndan kurtulmamız gerekiyor. Duyduğuma göre kral, uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni bir projede ilerliyor ve bunun gücünü artırdığını doğrulayabilirim. Her geçen gün daha da güçleniyor. Yenilmez bir hal almadan önce buna engel olmamız gerekiyor. Tüm bunlar olmadan önce de zaten 'o kılıcı' arıyordum."
O kılıç. Şeytan Kralı'nı öldürebilecek tek silah. O olmadan hiçbir şey yapamazlardı.
"Biz mi engelleyeceğiz?" Caius, Chasity'le böyle bir anlaşma yaptığını hatırlamıyordu. Yine de kadının ona uzatmakta olduğu bardağı aldı.
"Evet." dedi Chasity. "Senin zaten bana yardım etmekten başka bir çaren yok. İş Julian'a geldiğinde ise..."
"O bir insan. Böyle bir şey onun için çok tehlikeli." diye çıkıştı Caius. Konuşmanın gittiği yönü sevmiyordu.
"Sakin ol ve dinle." Chaisty, Caius'un bu konuşmayla bile gerilip paniklediğini hissedebiliyordu. "Julian'la konuştum bile. Yardım etmeyi kabul etti."
Caius gözlerini Chasity'nin üzerinden çekerek elindeki bardağa sabitledi. Chasity, karşındakinin her ne kadar hoşuna gitmese de açıklamaya devam etti. "İnsan gücüne ihtiyacımızın olacağı durumlarla karşılaşabiliriz, sende tanıklık ettiğimiz gibi. Aynı zamanda Şeytan Kralı çoktan Julian'ı gördü, hem de iki kere. Ona karşı olan tehditlerinin senin üzerinde işe yaradığını da biliyor. Dışarıda olması bizim yanımızdan olmasından daha tehlikeli."
Chasity haksız değildi. Şeytan Kralı eğer Caius'u bulamazsa büyük ihtimalle Julian'ı bulmaya çalışacaktı ki başarırdı da, o zaman ona yapacaklarını hayal bile etmek istemiyordu. Bardağı kafasına dikerken sıkıntıyla iç çekti.
"Bana bak." dedi Chasity ve Caius'un bakışlarını yeniden üzerine çevirmesiyle sert bir şekilde devam etti. "Julian'ı bu duruma sürükleyen ben değilim. En başından beri benim sözümü dinleseydin şu anda bunları bile konuşuyor olmayacaktık."
"Biliyorum." Caius sakin kalmaya çalışarak başını tuttu ve bardağı bir kenara koydu. Chasity'nin ima ettiği gibi Julian'ın o durumda olmasının tamamen kendi suçu olduğunun ve başından beri insanlardan uzak durması gerektiğini biliyordu, o anda yalnızca korsan kadın ona Şeytan Kralı'na yakalandığı için kızmadığından ötürü şanslı hissedebilirdi. Yine de olanları anlamlandırmakta güçlük çekiyordu. "Neden Şeytan Kralı'ndan bir anda kurtulasın geldi ki?"
"Dedim ya, daha fazla güçleniyor olması hepimiz için tehdit oluşturuyor."
Şeytan Kralı her ne kadar güçlenirse güçlensin sadece cehennemin kralıydı ve ne cehennem ne de dünyadaki masum insanların hayatı Chasity için önemli değildi. İsterse kaçıp kendisini sonsuza dek saklayabilirdi. Caius kadının başka bir şeyler sakladığını sezse de üstelemedi. Kendisinin zaten onunla kalmaktan başka bir çaresi yoktu ve Julian'ın başka bir yere gitmesi de dediği gibi çok daha tehlikeli olurdu. "Sen mi Şeytan Kralı'nı öldüreceksin?"
"Mecbur kalırsam evet." Ciddiyeti Caius'u daha da çok şaşırtmaya yetmişti ancak kendisine kadın hakkında pek bir şey bilmediğini hatırlattı, onun cehennemden nefret ettiğine dair izlenimi yanlış da olabilirdi. Chasity devam etti. "Ama aklımda daha uygun birisi var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasyÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...