~YENİ BİR SAYFA 5.KISIM~

16 5 4
                                    

"O zamanı... mı?"

Julian'ın kısık sesinin kulaklarına ulaşınca Caius elini geri çekip yanında oturan genç adama bakmıştı. Julian ona bakmıyordu, gözleri denizin koyu dalgalarındaydı. Caius neden tereddüt ediyormuş gibi durduğunu düşünmeden edemedi.

"Hangi..." Konuşmaya başlayınca aklına gelmesiyle bir anda susmuştu.

Doğru ya...

Julian'la ilk kez beraber olduklarında da hava soğuktu.

Beynine doluşan görüntüler ve düşüncesizce konuşmanın getirdiği utançla kıpkırmızı kesilerken gözleri kocaman açılmıştı. Kelimeler dudaklarından dökülürken sesi normalden yüksek çıktı. "Ha... Hayır tabii ki de! Karlı bir günde ölmüştüm..."

Julian bunu duymasıyla yeniden Caius'a bakışlarını dikmişti. Caius diğerinin yüzündeki dehşeti net bir şekilde görebiliyordu. Pat diye söylediği için pişmanlık hissetti, bakışlarını kaçırdı. Yüzüne düşen saçlarını stresle geriye doğru tararken belirtti. "Özür dilerim... Aniden öyle söylemek istemedim." 

"Sorun değil..." Julian sesi tepkisine göre çok daha sakin çıkıyordu. "Eğer... Eğer içini dökmek istersen seni dinlerim."

Julian'ın ona o kadar iyi davranıyor olması Caius'u saçma bir şekilde kötü hissettiriyordu. Göz ucuyla genç adama yeniden baktığında ifadesinin normale dönmüş olduğunu gördü. Geminin loş ışığı altında çok daha yakışıklı gözüküyordu. Gözlerini netçe göremiyor olmanın onu rahatlattığını reddedemezdi. "Bir önemi yok artık... Hepsi geçmişte kaldı."  

Julian Caius'un ne tür bir geçmişe sahip olduğunu merak etmiyor değildi. Nasıl soracağını bilemeden söze gerdi. "Gözündeki yara da mı... O zaman oldu?"

Caius'un refleks olarak sol gözündeki yaraya eli gitti. Julian yarası hakkında ilk kez konuşuyordu, bunca zamandır merak ediyor olmalıydı. Yine de detay vermekten kaçındı. "Öyle de denebilir."

Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyordu. Alnını küpeştenin üzerinde birleştirdiği ellerinin üzerine koydu ve suratını kollarının arasına gömdü ancak gergin olduğu için olduğu yerde durmakta zorlanıyordu. Bu yüzden kısa bir süre sonra kafasını kaldırmış ve saçını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Dönerek Julian'a yeniden baktığında genç adamın onu izliyor olduğunu gördü. 

Bakışlarında isimlendiremediği bir şey vardı. Hayranlık? Sevgi? Belki de nefretle karışık bir merak veya özlem. Caius tam olarak emin değildi ancak bildiği tek şey diğerinin hafifçe kızarmış olan kulaklarını seçebiliyor oluşuydu. 

"Heh," Artık gülme sırası ondaydı. Kendini tutamayarak uzandı ve Julian'ın kulağına dokundu, parmakları ardından siyah saçlarını gitmişti. "Neyden utanıyorsun?" 

Julian'ın gözleri büyümüştü, Ignatia'ya verdiği söz aklına gelirken aniden geri çekildi. Caius elinin o şekilde elinin havada kalmasını beklememişti. Kolunu hemen geri çekip bakışlarını diğer tarafa çevirdi, fark etmeden dudağını da ısırmıştı. 

Diğerinin verdiği bu tepkiyle beraber Julian kalbinde küçük bir sızı belirdi. Caius bir şeytandı ve onunla yakınlaşmaması gerekiyordu. Buna rağmen neden o anda bu şekilde hissediyordu? 

"Kar hızlanıyor, içeri girmeliyiz." dedi Caius ona bakmadan. 

"Evet." diye onu onayladı Julian.

KIRMIZI LORD [BL] (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin