Aradan birkaç hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Caius kendine gelmiş sayılsa da yürümekte zorlanıyor ve ağrıları ciddi bir şekilde devam ediyordu. Artık yemek yiyebilir hale geldiğinde Camilla, Victor evde olmadığı zamanlar ona yemek getirmeye başlamıştı. Victor'un yaptıklarını ve neden orada kalmak zorunda olduğunu da ona anlatmıştı. Böylece kafasındaki soru işaretlerinin büyük bir kısmı silinmişti.
Caius çok kötü bir halde olduğunu ve eve gidemeyeceğini anlıyordu. Victor'un ona ve diğer çocuklara da yaptıkları onu şaşırtmamıştı, o kadar kötü bir duruma düştükten sonra nasıl böyle bir şeyin mümkün olduğunu görebiliyordu. Eğer bilseydi daha önceki hizmetçinin uyarısını dinler ve oraya hiç gelmezdi... Bu kadar kötü bir duruma düşeceğini tahmin etmesine imkân yoktu tabii ki.
İyileştiğinde ise ne yapacağını bilmiyordu. Bir şekilde eve geri dönüp kardeşinin iyi olup olmadığını görmesi gerekiyordu, endişeleniyordu. O zamana kadar biriktirdiği paraları annesi bulmadıysa kardeşiyle beraber kaçarak başka bir yere yerleşip başka bir iş bulabilirdi. Sırrının ortaya çıkmış olabileceği bir durum için ise hiçbir planı yoktu.
Yaklaşık iki hafta sonra Camilla kendi odasını ayarlamış ve etrafta kimsenin olmadığı bir gün Caius'u doktorun odasından oraya taşımışlardı. Camilla baş hizmetçi olduğu için odasında küçük bir tuvalet, yıkanabileceği yer bile vardı. Hiç oradan çıkmadan tüm işlerini halledebilirdi. Victor'un ise zaten onlar gibi alt sınıf insanların odalarına bile girmeye tahammülü olmadığından tamamen iyileşene kadar orada kalmasında bir sıkıntı olmazdı.
Camilla'nın odasında kalmaya başladıktan sonra Caius onunla oldukça yakınlaşmıştı. İlk kez bir arkadaşı olmasının nasıl bir his olduğunu anlama şansı olmuştu. Camilla ona her zaman sıcak ve iyi davranıyor, onunla sohbet ediyor ve hatta onu güldürüyordu. Kendisi odadaki küçük kanepede yatarken yatağını bile ona vermişti. Gerçekten de melek gibi birisiydi.
O gece de işleri bittiğinde odasına geldi ve üstünü değiştirdikten sonra kanepeye, Caius'un karşısına oturdu. "Bugün kendini nasıl hissediyorsun? Aç mısın?"
"Aç değilim." diye cevapladı Caius. "Bugün zaten bana yeterince yemek getirdin."
"Hala açsan gidip mutfaktan biraz daha getirebilirim ama." Camilla gülümsemişti. Caius olumsuz anlamda başını salladı. Genç kadın devam etti. "Bugün daha iyi gözüküyorsun."
"Daha iyi hissediyorum." dedi Caius. "Yakında tedavim de bitecek."
Bu yakında Caius'un malikâneden ayrılacağı anlamına geliyordu. Her ne kadar Camilla'nın en baştan beri hedefi bu olsa da tekrar yalnız kalacağını düşünmek içini acıtıyordu. Bunu dillendirmedi. "Buradan çıktıktan sonra nereye gideceksin?"
Caius daha önce ona ailesinin durumlarından bahsetmişti. Eve geri dönmek onun için çok riskliydi fakat başka çaresi yoktu. "Kardeşimin iyi olduğuna emin olmam lazım."
Camilla ona yalnızca gülümsedi. Kendi kardeşi olsaydı o da muhtemelen Caius'dan daha farklı bir cevap vermezdi, onu anlayabiliyordu. Caius ekledi. "Peki ya sen?"
"Ben mi?" Sorusu onu şaşırtmıştı.
"Victor'un yaptığı her şeyden sonra... Neden hala burada kalıyorsun? İstersen kaçabilirsin, değil mi?"
Camilla daha önce bunu düşünmüştü fakat karşısındaki çocuğun bir anda böyle bir soru sormasını beklememişti. "Benim durumum... Biraz karışık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasyÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...