Uzun bir günün ardından uyanmak, sert bir baş ağrısı ve sonlanmayan düşünceleri de beraberinde getiriyordu. Caius hiçbir işi yapmayı istemeyerek yatağından kalktı, pazar olmasına rağmen kütüphane açık oluyordu ve haftanın en kalabalık günü o gündü.
Odasının karşısında bulunan banyoda yüzünü soğuk suyla yıkadıktan sonra acelesizce merdivenlerden aşağıya inip kendine bir kahve yaptı ve ardından lobideki masasına geçerek bir işe yaramaya çalıştı. Dikkatini bir türlü toparlayamıyordu. Gözleri kütüphanenin parlayan zeminine kaydı, hâlâ doğmamış güneşin ilk ışıkları camlardan dans ederek kütüphaneye doluşurken Antoine'ın temizlikte gerçekten de iyi olduğunu düşündü. Çok geçmeden masasındaki takip defterlerine geri döndü ve kahvesinden bir yudum aldı. Devasa kütüphaneye büyük bir hızla aydınlanmaya devam ederken aklından geçirmeden edemedi. 'Ne yapıyorum ben?' Gerçekten de hayatıyla ne yapıyordu?
Düşünceleri aklındaki diğer şeylere karışırken hâlâ kütüphaneye teslim edilmemiş kitapların listesini çıkarmayı başarmıştı. Önceki gün üç kişinin daha almış oldukları kitapları getirmesi gerekiyordu, bu yüzden sayı on altıya çıkmıştı.
Bu, şehre indiğinde on altı kişiden ayrı ayrı kitapları almaya gitmesi gerektiği anlamına geliyordu.
On altı kişiden...
İçi sıkıntıyla dolarken defterde yazan adreslere hızlıca göz gezdirdi. Çoğu kişinin yakın bölgelerden oldukları dikkatini çekmişti. Bununla kendini avutmaya çalışırken kapıdan gelen ayak sesleriyle yeniden kafası dağılmış ve o tarafa dönmüştü.
Antoine yanında birisiyle kapının önünde duruyor, adama olanları anlatıyordu. Caius onları uzaktan izlerken adam birden ona döndü. Genelde kütüphanenin tamir işlerini kendisi yaptığı için Caius'un oranın sahibi olduğunu biliyordu.
"Günaydın." dedi hayattan bıkmış bir şekilde ve uzatmadan konuya girdi. "Daha sağlam bir kapı istemediğinize emin misiniz? Neredeyse her ay gelip yeni cam takmak zorunda kalıyorum."
Caius kafasını olumsuz anlamda salladı ve kasadan bir miktar para çıkarıp masanın kenarına bıraktı. Daha sağlam olacak bir kapı almayı karşılayacak parası yoktu ve bir anda pahalı ve uzun süre kullanılabilecek bir şey almaktansa aydan aya geçinmek daha çok işine geliyordu. "Sadece yeni cam tak."
Adam buna itiraz etmemişti, parayı alıp işe koyuldu. Bu sırada Antoine, Caius'a yaklaşmıştı. Gülümsedi. "Erkencisin."
Caius Antoine'ın evinin uzak olduğunu ve bu yüzden muhtemelen onun, ondan daha erken kalktığını biliyordu. Bir de genelde pazarları diğer günlere göre daha erken geliyordu. Bu kadar erken saatte tamirciyi nasıl oraya getirebildiğini merak ederken cevapladı. "Bugün pazar, daha çok müşteri gelecek."
"Sen şu ana kadar hiçbir pazar erken kalkmadın, bugün neden erken kalkıyorsun?" Antoine'ın onun geç saatlere kadar uyumayı sevdiğini biliyordu, cumartesi günleri dışında elinden geldiğince geç kalkardı.
"Uyuyamadım." dedi Caius. Kendini yorgun hissettiğinden çabuk pes etmişti. Antoine onun biraz üzerinden içmiş ve ardından da masanın kenarına bırakarak unutmuş olduğu kahve fincanını eline aldı ve yudumladı. "Kafanı kurcalayan bir şeyler mi var yoksa?"
"Antoine," dedi Caius uykulu bir ses tonuyla, elini sallayarak ekledi. "Şimdi seninle uğraşacak ne enerjim ne de zamanım var, git işini yap."
"Bir şey demedim ki?" diye çıkıştıktan sonra Caius'un onun almış olduğunu bile fark etmediği fincanı geri yerine koydu. "Hem dün gece de bana çok sert davranmıştın, şimdi de böyle yapıyorsun. Duygularımı incitiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasyÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...