"Julian?!"
Julian daha sessiz olmasını belirten bir işaret yaptı ve yanına yaklaştı. Fısıldayarak konuşuyordu. "Seni kurtarmaya geldim."
Caius ne demesi gerektiğini bilemedi, kafası tamamen karışmıştı. Julian'ın gerçek olduğunu ve Şeytan Kralı'nın değişmiş olduğu kılıklardan biri olmadığını hissedebiliyordu. Tam olarak neler oluyordu?
Julian, suratından neler düşündüğünü çıkarabiliyordu. Bu yüzden açıkladı. "Chasity bana her şeyi anlattı. Ö... Özür dilerim. Seni incitmemeliydim."
"...Sana ne dedi?" diye sordu Caius kafasında daha fazla soru işaretleri oluşurken, cevabı öğrenmek istediğinden emin değildi. Bakışları sertleşmişti.
"Ruhunun diğer şeytanlardan farklı olduğunu ve senin de sadece Şeytan Kralı'nın kurbanlarından biri olduğunu söyledi."
...
Ve Julian buna böylece inanmış mıydı?
İnanmış olsa bile neden onu kurtarmaya gelmişti?
Chasity yalan söylemiyordu fakat o da bir şeytandı. Julian'ın onun dediklerinin doğru olup olmadığını bilmesinin bir imkânı yoktu. Julian onun zihnini okuyormuş gibi devam etti. "Ve... Hatırlamamı sağladı."
Bunu duymasıyla Caius'un sert ifadesi yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Yoksa... "Neyi?"
Julian daha fazla detay vermedi. "Şeytan Kralı gelmeden gitmemiz lazım, çok zamanımız kalmadı."
"Ah... Evet." Haklıydı. Şeytan Kralı'nın Julian'ı orada görmesi Caius'un isteyeceği son şey olurdu. Sonra konuşabilirlerdi. Sıkıntıyla dudağını ısırdı.
Chasity'nin cehenneme bir insanı göndermesi akıllıca bir hamleydi. Julian'ın kokusunu bastırdığı sürece diğer şeytanlar onun bir insan olduğunu anlamazlardı ve Chasity böyle bir büyüyü yapabilecek yetenekli bir iblisti. Şeytan Kralı'nın şatosuna her şeytan elini kolunu salladığı gibi giremiyordu, önce izin almaları gerekiyordu. Şato neredeyse bir canlıymış gibi giren yabancıları hissediyordu, tabii cehennemde hiç insan olmadığı için insanlar buna dâhil değillerdi.
Buna rağmen Chasity'nin, Julian'ın hayatını öylece ortaya atması Caius'un hoşuna gitmemişti. Sonuçta orası Şeytan Kralı'nın şatosuydu. En küçük yanlış bir harekette bile Julian'ın ölme ihtimali vardı.
Julian cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. "Chasity bana bir harita verdi."
Caius hemen yaklaşarak haritayı inceledi. Şatoda yıllar geçirmiş olmasına rağmen Şeytan Kralı'nın odası ve zindanlar haricinde bir yere gitmemişti, bu yüzden hangi yoldan gitmeleri gerektiğini bilmiyordu. Birkaç saniye içinde haritanın tamamını ezberledi. Haritada aynı zamanda şatodaki gizli tünellerin yerleri de çizilmişti. Odadan ayrıldıktan sonra kısa bir süre yürüyüp sonra gizli bir tünele girmeleri gerekiyordu. Çizime göre Chasity onları tünelin sonunda bekliyor olacaktı. Bu çok zor olmamalıydı.
"Tamam. Hadi gidelim." dedi Caius ve kapıya doğru yöneldi. Julian onu durdurmuştu. "İlk önce ben gidip etrafta şeytan var mı kontrol edeyim."
"Olmaz!" diye çıkıştı Caius. Julian'a bir şey olmasından korkuyordu fakat sesinin ne kadar yüksek çıktığını ve Julian'ın bunu biraz garipsediğini fark edince daha sakin bir tonda açıklamaya başladı. "Yani... Şey... Şeytan Kralı'nın ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Beraber çıksak daha iyi olur. Bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI LORD [BL] (+18)
FantasíaÇocuk annesinin nefes almayan cansız bedeninin önünde duruyor ve ona sarılıyordu, adamın yeniden başına gelmesiyle ona nefret dolu gözlerle baktı. Adamın suratındaki gülümseme, çocuğun ifadesini görmesiyle yüzüne daha da yayıldı. Ardından eğilip ço...