Dudian bir süre sessizce ona baktı. Hafifçe başını salladı ve dedi ki, "Bunun için seni suçlamıyorum. Geçmiş geçmişte kaldı! Kırık bir cam tamir olmazmış. Özrünü kabul ediyorum, artık birbirimize hiçbir şey borçlu değiliz!"
Dudian'in umursamaz sözlerini duyunca Jenny'nin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Elleriyle Dudian'in göğsünü tuttu ve hıçkırarak ağlamaya başladı, "Seni incittiğim i- için beni affedemeyeceğini biliyorum! Be- ben de kendimi affedemem! Ama bunu telafi etmek istiyorum! Bundan sonra her şeyimi sana vereceğim! Lütfen bana bir şans ver! Yalvarırım!"
Dudian önündeki kızı sessizce izledi. Kalbi acıyla dolmuştu. Onun yerinde kim olursa olsun aynı hissederdi. Uzun bir süre sessizce bekledi. Yavaşça ağzını açtı, "Bazı şeyleri telafi edemem ve de telafi etmeyeceğim. Geçmiş geçmişte kaldı! Sen yanlış olan hiçbir şey yapmadın. Seni iyi tanıyorum bu yüzden de senden asla nefret etmem! Umarım bundan sonra da mutlu bir hayat sürebilirsin."
"Hayır!" Jenny Dudian'in arkasını dönüp gitmek istediğini görünce onu hemen kolundan tuttu, "Yanlış yaptığımı biliyorum. Kendimi affettirmem için bana bir şans ver. Tek bir şans istiyorum! Önceden çok mutluyduk! Ortak hobilerimiz vardı... Biz..."
"Dur!"
Uzaktan bir ses geldi.
Dudian baktığında onlara doğru hızla yaklaşan bir araba gördü. Takım elbise giyen uzun boylu bir adam Dudian ve Jenny'nin durduğu yeri işaret ediyordu.
Dudian'in bakışları buz kesti. Kolunu bir anda çekti ve kendini Jenny'den kurtardı, ardından başını çevirip tekrar arabaya baktı.
"Küçük şeytan! Hemen küçük hanımdan uzaklaş! Onun yanına yaklaşmaya hakkın yok!" Araba durur durmaz orta yaşlı kahya aşağıya atladı.
"Amca!" Jenny gözyaşlarını sildi, "Nasıl olur da böyle konuşursun?!"
Kahyanın yüzü endişeyle doluydu. Jenny'i baştan aşağı süzdü, "Sana kötü bir şey yapmadı, değil mi?"
"Amca yeter, saçmalamayı kes! O senin düşündüğün gibi biri değil!" dedi Jenny aceleyle.
Orta yaşlı kahya onun önüne geçti ve kızgın bir şekilde Dudian'e baktı, "Evlat, küçük hanıma yaklaşırsan bacaklarını kırarım!"
"Sıradan insanları korkutmak için söylediğin şeyler bana sökmez. Seni uyarıyorum, eğer konuşmaya devam edersen hemen şimdi bacaklarını kırarım!"
Dudian'in dediklerini duyunca orta yaşlı kahya bir an duraksadı. Ancak, hemen ardından içini büyük bir öfke kapladı ama Dudian'in gözlerindeki kararlılığı görünce sakinleşti. Aklına aniden önündeki gencin bir avcı olduğu geldi. Eğer bacaklarını kırmak isteseydi bu onun için çok kolay olurdu. Daha fazla Dudian'e bakmadı ve Jenny'e döndü, "Hanımım, gitsek iyi olur. Büyük efendi sizi geri götürmem için emir verdi!"
"Olmaz, geri gitmek istemiyorum!" dedi Jenny sinirli bir şekilde ve geri çekildi.
Orta yaşlı adam Rodolph'un emirlerini düşündü ve doğrudan Jenny'i elinden yakaladı, "Hanımım, eğer benimle gitmek istemezseniz büyük efendi sizi almak için şövalyelerini gönderir!"
"Bırak beni, bırak!" Jenny diğer elini kaldırıp ona vurmaya başladı. Ondan kurtulmak için debeleniyordu ama o incecik kollarla nasıl kaçabilirdi ki?
Dudian umursamaz bir şekilde neler olduğunu izledi ama bir süre sonra dedi ki, "Onu bıraksan iyi olur."
Kahya başını çevirip ona baktı, "Evlat, küçük hanımın aklını karıştırmayı kes."
Dudian'in gözleri bir anlığına parladı. Bang! Kahya göğsünde çok keskin bir acı hissetti ve elini gevşetti. Yere düştü ve acı içinde çığlık atmaya başladı.
Jenny kahyadan kurtulur kurtulmaz Dudian'in yanına gidip koluna girmek istedi.
Dudian kolunu kaldırdı ve onun elini engelledi. Yerde acı içinde inleyen kahyaya baktı, "Kapımızda çığlık atan bir köpek istemiyoruz o yüzden bacakların sende kalsın. Ama sakın unutma, beni bir daha ikiletirsen seni elimden hiç kimse alamaz! Efendine geçmişte olanların geçmişte kaldığını söyle. Eğer peşimden gelmezse hiçbir şey yapmayacağımı da söyle."
Kahya sinirli bir şekilde göğsünü okşadı. Ama Dudian'in dediklerinden sonra yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Dudian başını çevirip Jenny'e baktı ve umursamaz bir sesle konuştu, "Bir daha gelip beni rahatsız etmezsen sevinirim." Ardından arkasını döndü ve Ryan Kalesine girdi.
Jenny onun gidişini izledi. Attığı her adımla aralarındaki mesafenin arttığını biliyordu. O fark etmemişti ama göz yaşları birer yağmur damlası gibi akmaya başlamıştı.
...
...
Dudian kaleye geri döndü. Neler olup bittiğini pencereden izleyen İhtiyar Fulin, şövalyeler, yaverler, çocuklar, kısacası herkes Dudian'in geri döndüğünü görünce dağılmıştı. İhtiyar Fulin yüzünde garip bir ifade olan gence baktı. Bu işlerin karmaşık olduğunu biliyordu, "Sen iyi misin?"
Dudian değil der gibi başını salladı.
"Bayan Jenny tıpkı bir çiçekevindeki gül gibi. Dünyanın gerçek yüzünü ve acımasızlığını anlamıyor." İhtiyar Fulin iç çekti, "Ben olsam, ben de kızımın bir avcıyla evlenmesini istemezdim. Daha gençsin, ilerde elbet kendine ait bir yer bulacaksındır. Hatta belki bir soylu bile olabilirsin. O zaman güzel ve nazik kızlar seninle olmak için yalvaracaktır."
Dudian başını kaldırıp ona baktı, "Eğer mutlu olmak istiyorsan bir bedel ödemek zorundasın. Bazıları için bu bedel ellerindeki her şey! Onun için kariyerimden, amaçlarımdan, onurumdan vazgeçmek ha? Saçmalık! Böyle bir şeyi bir daha asla yapmam!"
İhtiyar Fulin uzun bir süre ona baktı ve iç çekti, "Daha gençsin, erkenden karar verme. Hepimiz kendi mutluluğumuzun peşinde koşuyoruz. Bazıları için mutluluk aşk, bazıları içinse para... Benim içinse aile, yani çocuklarım. Ryan ailesinin rozetinin nesilden nesle geçmesini istiyorum. Bunun için gerekirse her şeyimi feda ederim!"
Dudian ona baktı, "Para ve güç, her şeyini feda ettiğin sürece kazanılabilir ama alamayacağın veye veremeyeceğin şeyler de vardır. Kalp, tahmin edilmesi en zor şeydir."