Soyluların verdiği hediyeler küçük bir tepe kadar ediyordu. Hediyelerini verdikten sonra birbirleriyle sohbet etmeye başaldılar. Bu kadar büyük bir şölen nadirdi bu yüzden birçoğu diğer soylularla ilişki kurmak için konuşuyordu.
Zaman öylece geçti.
Şölen yarıya geldiğinde aniden birisi içeri girdi ve gidip Kerry'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
Adamın söyledikleri Kerry'i şaşırtmıştı. Ancak, yüzünde mutlu ve biraz heyecanlı bir ifade oluştu. Dean'e baktı fısıldayarak dedi ki, "İki usta geldi. Ben gidip onları karşılayacağım." Hemen kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdü.
Dudian o anda hafiften şaşırmıştı. Kerry'nin dediklerine göre Tapınak usta mimarları kolay kolay rahatsız etmedi. Normal zamanlar olsaydı dönem madalyasının verilme seremonisi için ustaları davet ederlerdi ama özel durumlar yüzünden hiç kimseyi davet etmemişlerdi. Dudian ustaların isteyerek şölene geleceklerini beklememişti.
Kalenin kapıları açıldı ve Kerry'nin önderliğinde içeri iki yaşlı adam girdi. Usta mimarlar için yapılmış el işi cübbeler giyiyorlardı. Arkalarından iki orta yaşlı adam ve bir orta yaşlı kadın içeri girdi. Giydikleri kıyafetlerin stili, rengi ve tasarımı yaşlı adamlarınkinden farklıydı. Dudian onların kıdemli mimarlar için hazırlanan cübbeleri giydiklerini biliyordu.
Yeni misafirleri görünce kapıya yakın olan soylular seslerini bastırdılar ve şaşkınlıkla iç çektiler.
Misafirlerin görünüşü fısıldamalarla çabucak Rudolph, İhtiyar Fulin ve diğer soyluların kulaklarına yayıldı. Herkes yüzünde şaşkınlıkla arkasını dönüp baktı. Kanepelerde oturup dinlenen soylular yeni gelen misafirlere saygı göstermek için ayağa kalktı.
Dudian soyluların tepkisini görünce Elementler Tapınağının ağırlığını, değerini ve büyüsünü hissetti. Çabucak onları selamlamak için ustaların yanına gitti. Yaşlı adamların ikisi de gülümsüyordu. Gözlerinde bilgelik ve tecrübe yansıyordu. Düz kıyafetler giymişlerdi ve kıyafetlerinin uçları biraz tozluydu. Görünüşe göre sosyal hayattan daha çok araştırmalarına odaklanıyorlardı.
"Selamlar ustalar." Dudian onlara doğru gitti.
Soldaki yaşlı adam gülümsedi, "Yeni tekstil makinesinin yaratıcısı sen olmalısın. Elementler Tapınağına katılmadan dönem madalyası aldın. Böylesi bir başarıya ulaşan ikinci kişisin. 50 yıl önce 'Hogan arbaleti'ni icat ettiği için Hogan'a dönem madalyası verilmişti. Silahı sivil savaşa hükmetmişti."
"Teşekkür ederim."
Sağdaki yaşlı adam güldü, "Şölenin haberini daha yeni aldık. Seni rahatsız etme saygısızlığında bulunduk lütfen gücenme."
Dudian nazik konuştuğunu görünce cevap verdi, "Ustaların şölene katılmak istemesi benim için bir onurdur. Gelişinizi beklemediğimden sizleri karşılayamamak hatamdır. Lütfen keyfinize bakın."
"Bize iki sandalye getir de oturalım." Soldaki yaşlı adam gülümsedi ve Kerry'e söyledi.
Kerry hemen cevap verdi, "Tabii ki, ustalar için iki sandalye." Hemen hareket geçmeleri için hizmetkarlara elini salladı.
Sağdaki yaşlı adam başını salladı ve arkasındaki üçlüye döndü, "Dean Beyle sohbet etmelisiniz. Sizden genç olsa da bilgi konusunda aşağı kalır bir yarı yok."
"Peki hocam."
"Peki."
Arkadaki üçlü hemen saygılı bir tavırla cevap verdi.
Etraftaki soylular Dudian'e bakmadan edemediler. Tapınağa daha birkaç gün önce katılmış bir gencin ustalardan böyle yüksek bir değerlendirme alacağını beklememişlerdi. Bazıları Dudian'e verdikleri hediyeler pahalı olmadığı için pişmanlık duymuştu.
Rudolph'un gözleri kasvetliydi. Elindeki şarap bardağını sıkıca tuttu ve parmaklarına biraz daha güç uyguladı.
Dudian onlar gittikten sonra ustaların öğrencilerini selamladı.
"Merhaba, benim adım Momo." Orta yaşlı adamlardan biri utangaç bir şekilde gülümsedi, "İlk tanışmamız ama daha hiçbir şey getirmedim. Bunun için üzgünüm ama Tapınağa döndüğümüzde eğer bir materyale ihtiyacın olursa senin için alabilirim. Fakat fazla pahalı olmamalı." Momo'nun yüzü biraz kızardı.
Dudian bu kadar büyük birinin utangaç bir çocuk gibi davranacağını düşünmemişti, "Çok teşekkür ederim! Eğer deneylerimde bir sorunla karşılaşırsam tavsiye için sana başvururum."
"Ben de bazı konularda konuşmak isterim." Momo mutlu bir şekilde cevap verdi.
Dudian'a baktığında diğer orta yaşlı adamın gözlerin çaresizlik ve tiksinti vardı, "Merhaba, benim adım Jin. Askeri ekipmanlar ve mühendislik konusunda uzmanım. Bir avcı olduğunu duydum. Eğer ilerde ekipmana ihtiyacın olursa sana bedavaya birkaç set verebilirim. Yayları ve okları kendi başıma geliştiriyorum."
Dudian burnuna dokundu, "İlerde sizi rahatsız edeceğim gibi gözüküyor."
"Dean Bey." Orta yaşlı kadın onun ismini söyledi.
Kadın Dudian'e baktı ve kendini tanıttı, "Benim adım Kim. Sizin gibi bende sivil konulara odaklanan deneylerde çalışıyorum. Yeni tekstil makineniz bana bayağı bir ilham verdi. Çok teşekkür ederim!" Törensel bir biçimde eğildi.
O tür bir hareket çoğu soylunun nefesini kesmişti. Dudian'in yeni tekstil makinesinden parasal değerinden ve getirdiği yararlar yüzünden hoşlanmışlardı. Böyle bir buluşun kıdemli bir mimara bile öyle bir tavırla hürmet edeceğini düşünmemişlerdi.
Dudian bayağı şaşırmıştı. Ancak, o bilim insanlarının olduğu bir ailede yetişmişti. Birçok bilim insanı ve araştırmacı görmüştü. Normalde sıradışı araştırmaları görünce çok heyecanlanırlardı. Dudian yeni tekstil makinesinin önemini herkesten daha iyi biliyordu. Yeni bir çağ açabilirdi. Buharlı makinelerin çağı birkaç adım uzakta olurdu. Ayrıca, insanlığın dünyayı fethetmesi burada başlayacaktı. İnsanlık için önemli bir başlangıç noktasıydı.
Kıdemli mimarlar yeni tekstil makinesinin önemini anlayabiliyordu.
"Buna gerek yok..." Dudian şaşırsa da hızlıca onu ayağa kaldırdı.
Kim Dudian'in hareketini görünce hafifçe başını salladı, "Hadi içeride konuşalım."
Hepsi onaylar bir biçimde başını salladı ve salonun kenarında gidip bir kanepeye oturdular.
Üçlü Dudian'in elementler konusunda temel bilgilerin farkında olmadığını anlamıştı. Ancak, Dudian'in cahil olmadığını da bulmuşlardı. Benzersiz bir düşünce biçimi vardı. Üstelik, Dudian konuşurken ikna edebiliyordu ve kendinden emindi.
Dördü bir konudan diğer konuya atladı, sohbetleri daha derin konulara değindi. Farkında olmadan yüksek seviyeli deneyler hakkında konuşmaya başlamışlardı.