"Kapa çeneni!!"
Tiffany sinirinden bağırdı. Öfkesinden yüzü kızardı, "Sırf dönem madalyasını aldın diye istediğini yapıp herkesi küçümseyebileceğini mi sanıyorsun? Tapınağa gireli ne kadar oldu? Öğretmenimin yaptığı yılan arbaleti Tapınağın ustaları tarafından 3 yıldızlı ürün olarak belirlendi. Hala bertaraf edilmesi gerektiğini söyleyebilir misin?"
"Evet!"
"Yılan arbaleti bir usta tarafından yapıldı. Nasıl olur da bertaraf edilir?"
"Yeni adam aşırı kibirli! Kazayla yeni tekstil makinesini yaptı ve şimdi her şeyi yapabileceğini düşünüyor!"
"Fazla gururlu. Bu yaşta bu kadar büyük kibri olmasına şaşmamalı, birgün kesinlikle su yüzüne çıkacaktır."
Kalabalık fısıldaşıyordu.
Dudian kalabalığa baktı, yüzü buz kadar soğuktu, "Öncelikle, ustanın otoritesini veya yaptığı katkıyı sorgulamıyorum. Fakat yılan arbaleti sadece 3 yıldız olarak değerlendirildi, 5 yıldız değil. Efsanevi bir ürün değil. Yani hala daha iyisi için bir oda var!"
Kalabalığa baktı ve dedi ki, "Askeri arbaletim yılan arbaletinden kat ve kat iyi olmayabilir ama asla ondan aşağı kalmaz!"
Tiffany sinirinden gülüyordu, "Öğretmenimin yılan arbaletine eşit olan bir arbaleti sadece yarım günde mi yaptığını ima ediyorsun? O kadar sürede 3 yıldıza ulaşabilir misin?"
Dudian umursamazca ona baktı, "Benim anlatmak istediğim şey senin anlayamadığın şey."
Tiffany güldü ve dedi ki, "Cahilliğin sonucu nefret ve üzüntüdür!"
"Ben de öyle düşünüyorum." Dudian yüksek sesle konuştu, "Ama ben nefret etmiyorum."
"Buna pişman olacaksın." Tiffany, Dudian'e derin bir bakış attı ve dedi ki, "Aslında yeni tekstil makinesini yarattığın ve büyük bir katkı sağladığın için sana saygı duyuyordum. Ama kibrin yüzünden bir bedel ödemek zorundasın! Arbaletinin öğretmenimin arbaletinden aşağı kalmadığını söylüyorsan lütfen hepimize göster! Göster de görelim."
Dudian umursamazca konuştu, "Arbalet bir silahtır gösteri için kullanılacak bir alet değil. Hiçbir şey göstermem gerekmiyor. Hepiniz ustanın otoritesine inandığınıza göre o zaman herkesin önünde ustanın arbaletimin kalitesini belirlemesine izin verin." Dudian Usta Celsus'a baktı, "Usta, lütfen arbaletimin tasarımını doğrulayın."
Celsus oğlana baktı. Çocuk Tiffany'nin sert duruşuna karşı kendine güveniyordu. Acımasızca ve gururluca kalabalığın baskısına karşı kendini koruyordu. Çocuk sakin ve olgundu. Ne Tiffany'den ne de kalabalığın olumsuz yorumlarından etkilenmemişti. Celsus içten içe bayağı şaşırmıştı. Herkes böyle bir şey yapamazdı.
"Bir bakayım." diye fısıldadı Celsus.
Dudian arbaleti ve çizimleri uzattı.
İnsanlar fısıldaşıyordu.
Tiffany dönüp Celsus'a baktı, sonuçlarını bekliyordu.
Dudian durdu ve bekledi ama yüzünde hiç endişe yoktu.
Zaman öylece geçti.
Yarım saat sonra Celsus başını yavaşça kaldırdı ve büyütecini yana koydu. Biraz tereddütlü ve kafası karışmış gözüküyordu. Dudian'e baktı ve sonra başını Tiffany'e çevirdi. Bir süre düşündükten sonra dedi ki, "İlk görüş açıma göre askeri arbalet yakın mesafeli dövüş için daha uygun ve daha çağdaş. Ölümcüllüğü ve hızı da daha fazla. Benim kişisel görüşüme göre bunu 3 yıldızlı bir ürün olarak belirlemek sorun olmaz."
Usta Celsus'un sözleri yankılanınca tüm salon sessizliğe gömüldü. Herkesin yüzü kaskatı kesilmişti. Kulaklarında bir sorun olduğundan şüpheleniyorlardı.
Tiffany kısa bir dalgınlık sonrası çabucak tepki verdi. Kendini tutamadı ve dedi ki, "Ustam siz... O şeyin 3 yıldızlı bir proje mi olduğunu söylediniz? Bu nasıl olur... O sadece yarım gün harcadı... bu..."
Celsus onun soluk yüzünü gördü. İç çekti, "Bu kişisel görüşlerime göre olan kişisel değerlendirmem. Kesin değeri Tapınak tarafından yapılan değerlendirmeden sonra çıkacak. Ama kesin olan bir şey var. Eğer görev 'yılan arbaletini geliştirmek' ise o zaman askeri arbalet tamamen uygundur. Kısacası başarılı!"
Tiffany'nin yüzü çirkinleşti. Bu ona atılan bir tokatla aynı şeydi.
Dudian bu sonucu beklediğinden sakindi.
Salondaki insanlar birbirlerine baktılar. Usta Celsus'un icadı 3 yıldız olarak belirlediğini açık bir şekilde duymuşlardı. Dudian çaylaktı ve Usta Celsus tarafından böylesi değerlendirilen bir projeyi tamamlamıştı. O nadir bir dahiydi!
"Olmaz!
"Bu biraz fazla değil mi?!"
" 'Yetenek' denen şey gerçekten de var mı?"
"Usta Celsus asla yalan söylemez yoksa gelecekte itibarı kalmaz. Arbalet 3 yıldız olmasa bile en azından 2 yıldız. Orta seviye mimar ne kadar çalışırsa çalışsın böyle bir icat üretemeyebilir!"
"Çocuk fazla kibirli ama öyle davranacak yeteneği var!"
"Tapınak icada kaç yıldız verecek?"
Salondaki herkes alevli bir tartışmanın içindeydi.
"Yapılan şikayetin sonucu olarak müzakereyi Dean Bey kazandı. Toplantının sonu." Celsus Tiffany'e baktı ve başını salladı. Ardından döndü ve gitti.
Dudian Celsus'un çizimleri ve arbaleti aldığını gördü. Arbaleti çoktan kendisi değerlendirmişti. Atış hızı ve isabet oranı normal olanlardan daha hızlıydı. Üstelik Tapınak arbaleti değerlendirdikten sonra bir sürü kazanç sağlayacaktı.
"İmkansız, imkansız..."
Tiffany kendi kendine fısıldıyordu ve yüzü soluk yüzü çok cansız duruyordu.
Dudian Tiffany'e baktı ve sonra ona yaklaştı. 1.70 metre uzunluğundaydı ama bu kadının önünde yine de kısaydı. Başını kaldırıp ona baktı.
Tiffany Dudian'in gözlerini gördü ve kendine geldi. Dişlerini sıktı ve ona baktı, "Bir şey mi demek istiyorsun? Gülecek misin ha?"
"Buraya gülmeye gelmedim." Dudian gülümsedi, "Bu çocukların yapacağı bir şey. Sadece sana ustana hürmetlerini göstermenin en iyi yolunun usulca başını eğmekten fazla olduğunu söylemek istedim!" Ardından arkasını döndü ve yavaşça uzaklaştı.
Salondaki insanlar konuşmayı bıraktı ve Dudian'e baktı. Yüzlerinde farklı ifadeler vardı.