Ziyaret

188 43 0
                                    

Dudian o günden itibaren eğitimine odaklanmaya başladı.


Daha güneş doğmadan kalkıp okçuluk çalışmak için eğitim alanına gidiyordu. Ona rehberlik edecek bir eğitmeni olmadığından önceden öğrendiği çoklu atışı çalışıyordu. Bu yüzden isabetini ve hızını arttırmak zorundaydı. Atabildiği mesafeyse 200 metreye çıkmıştı. İsabet oranında da bayağı bir artış vardı. Atışlarının %60'ı hedefin kalbine saplanıyordu.


Uzun süre hiç duraksamadan çalıştığından atışlarında sapmalar oluyordu ama yine de hepsi hedefi buluyordu.


Okçulukta "şans" önemliydi. Eğer şanslıysa sıradan biri bile bazen hedefi tam 12'den vurabilirdi ama sürekli ölümle yüzleşen bir avcı için "şans" kullanılamayacak bir şeydi. Her şeyde ustalaşıp atışlarını mümkün olduğunca isabetli yapmak zorundaydı. 10 günlük eğitimden sonra 200 metredeki normal atışlarının hepsi isabet etmeye başlamıştı. Ancak, iş çoklu ok atmaya geldiğinde hala bazen sapmalar oluyordu.


"Çoklu atış daha çok ölümsüzleri avlamakta işe yarar. Eğer büyük yaratıkları avlamak istiyorum normal atışlarıma güvenmek zorundayım. En ufak bir hataya bile tahammül edemem!" Dudian hem atış yapıyor hem de seçeneklerini gözden geçiriyordu, "Sıradan ölümsüzlerin aksine yaratıkların daha iyi algı yetenekleri var. Şimdiki gücümle bu orta seviye yayı tamamen gerebiliyorum. Üstelik, 320 metre uzaklıktan atış yapabiliyorum. Daha iyi bir yaya paramın yetmemesi kötü oldu. İpini sonuna kadar çekemeyecek olsam da elimde bir tane olmamasından iyidir."


"Atış mesafemi arttırmadan önce isabet oranımı arttırmam lazım. 200 metre uzaktan yaptığım tüm atışlar isabetli olmazsa 300 metreden atış yapmamın bir anlamı olmaz. Üstelik, 200 metreden düzgün atış yapabilsem bile 2. ve 3. atışlarımın da isabetli olmasından emin olmalıyım."


İyi bir avcının isabetli olması gerektiğini biliyordu. Uzak bir mesafeden atış yapıldığından bir santimetrelik bir sapma bile gideceği yeri değiştirebilirdi. Her şeyi hesaplamalarına katmak zorundaydı.


"Ancak, öyle sonuçlara ulaşmak 6 ay gibi kısa bir sürede zor olacak." Dudian kendi sınırlarını biliyordu, ihtiyacı olan tek şey zamandı.


"Atış mesafemi değiştirmeyi düşünmeden önce isabet oranımı %90'ın üzerine çıkarmalıyım."


İsabetli atış oranını 90'ın üzerine çıkarmak onun için harika bir sonuçtu. Antik çağdan beri okçulukta hep isabetli atış yapan kişilere kemankeş denirdi. Büyük bir ülkede taş çatlasa anca bir iki kişi kemankeş olabilirdi. Avcılarda sıradan bir insana göre daha iyi bir fizik olsa da bu okçuluk yeteneklerinin de iyi olacağı anlamına gelmiyordu. 100 metrede mükemmel bir sonuca ulaşabiliyordu ama 200 metre tamamen başka bir meseleydi. Zorluğu resmen iki katına çıkıyordu.


Whoosh!


Başka bir ok daha hedefi buldu!


Dudian ardı ardına okları sadaktan, çekip yayına yerleştirip atış yapmaya devam etti. Yanında duran yaver ona bir sadak ok daha uzattı. Başta sıradan bir hizmetkar yardımcı oluyordu. Ancak Dudian'in hızı arttıkça hizmetkar dayanamamaya başladı. Ryan ailesinin şövalyelerinden biri de bu yüzden yaverini yollamıştı.


Yaverler eğitim görmüş ve fitlerdi. Sıradan birinden daha becerikliydiler ama onların kolları bile Dudian'e yardım etmekten ağrıyordu.


"Canavarı vurmak için iki saniyede iki ok. Yaratık oturup beklemeyeceğine göre hızımı arttırmam lazım..." O çalıştıkça okçuluk yetenekleri kemiklerine kadar işlemeye başlamıştı. Hedef yerine orada bir canavar olduğunu hayal ediyordu ve öyle atış yapıyordu.

Çok geçmeden hedef oklarla dolmuştu. Yaver hemen ileri çıktı ve hedefi değiştirdi.


"Ölümcüllüğünü arttırmak için başta oklara barut bağlamayı planlıyordum ama barut beni kötü yönde etkileyecek gibi gözüküyor. Barut okun isabet oranını ciddi bir biçimde etkileyebilir. Eğer oka bağlarsam hedefi vurduğu sürece isabet ettirmenin pek bir anlamı kalmaz ama okun gidiş hızını da düşürecektir. Üstelik, hız düşünce okun verdiği hasar da düşecektir. Kısacası normal bir ok kadar etkili olmaz."


"Barutun yanı sıra verdiği hasarı arttırmak için ne kullanabilirim?"


"Şu anlık falsolu atış yapamam. Okların yapıldığı malzemeyi mi değiştirsem?"


Atış yaparken aklında sürekli yeni bir çözüm arıyordu.


Göz açıp kapayıncaya kadar yarım ay geçti.


Saat sabahın tam 6'sında uyanıp eğitime başlıyordu. Yarım saat çalışıyor, ardından 10 dakikalığına kahvaltı yapıyordu. Sonraysa geri dönüp eğitime devam ediyordu. Yemek yemek ve dinlenmek dışında akşam 6'ya kadar çalışmaktan başka bir şey yapmıyor.


Okçuluk eğitminden sonra yakın dövüş yeteneklerini geliştirmek için çalışıyordu. Bu sayede kendini ondan gizleyebilen canavarlar ani bir saldırı yaptığında kendini savunabilecekti. Ancak, zamanının çocuğunu okçulukta harcıyordu.


Dudian bugün de her zamanki gibi eğitim alanında atış yapıyordu. Daha başlayalı fazla olmamıştı ama aniden bir hizmetkar koşarak ona doğru geldi, "Dean Bey, efendimiz sizi çağırıyor."


"Hmm?" Dudian atış yapmayı durdurmadı ama yine de konuştu, "Ne olmuş?"


Hizmetkar saygılı bir şekilde konuştu,"Scott Konsorsiyumundan misafirler gelmiş gibi gözüküyor."


Dudian yayı ve sadağı yavere verdi ve kaleye doğru yola çıktı.


Hizmetkarlar ve hizmetçiler salonu temizliyorlardı. İhtiyar Fulin'in çocukları ve torunları daha uyanmamıştı.Dudian toplantı salonuna gitti. Salonda İhtiyar Fulin, kahyası ve üç kişi daha vardı. O üç kişiden biri kim olduğunu bilmediği çok güzel bir kadındı, diğerleriyse takım elbise giyen orta yaşlı bir adam ve bir şövalyeydi. Şövalyenin göğsünde Şövalye Salonunun rozeti vardı. Orta seviye bir şövalyeymiş gibi gözüküyordu.


"Bak kimler gelmiş." İhtyiar Fulin Dudan'i görünce elini salladı ve gülümsedi. Dudian onun yanına gidip oturdu. İhtiyar Fulin üçlüye onu tanıttı, "Bu kişi Dean Bey."


Üçlü başını çevirip Dudian'e baktı. Baştan aşağı ona bakınca biraz şaşırmışlardı.

DARK KİNG ~2.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin