Korkunç

175 36 0
                                    

Dudian çantaları açtı ve kutulara geçirdi, bu sayede yağmur yağarsa onları koruyabilecekti. Barut kutularından ikisini eline ve yavaşça otlara basıp harabelere doğru ilerlemeye başladı.


Yolları temizleyecek biri olmadığından yerler yabani otlarla doluydu. Bazı yerler çamur çukuruna dönmüştü. Dudian her adımını dikkatle atıyordu. Elinde hiçbir harita veya bilgi olmadığından sadece kendi hislerine güvenebilirdi. Diğer konsorsiyumlar bilgi getirip bilinmeyen bölgelerin haritasını çıkarmak için izci gönderiyordu.


Ne de olsa konsorsiyumlardaki avcı sayısı sınırlıydı. Zaten yedi sekiz tane orta seviye avcı gönderseler bile kendilerini bir yaratık sürüsünden koruyamazlardı.


Ara sıra otların arasında kabarık bir şeyler görüyordu. Bazı yerlerin taş yerine çürümüş canavar kemikleriyle kaplı olduğunu biliyordu.


Otların üstünde yavaşça ilerlerken hafif bir hışırtı sesi duydu. Sanki rüzgar esmiş gibiydi. İçi ürperdi, hemen barut kutusunu yere attı ve arkasını döndü.


O anda çalılıklardan Dudian'e doğru ince yeşil bir gölge fırladı.


Dudian çabucak hançerini çekti ve savurdu.


Hançer ince yeşil gölgeyi engellemişti. Gölge birden hareket etti ve arkasında iz bırakmadan çalıların arasında kayboldu.


Dudian'in yüz ifadesi değişti. Canavarın tüm bedenini göremese de yılana benzer kuyruğunun çalılara girişini görmüştü. Tıpkı otların rengine benzer yeşil pulları vardı ama biraz açık renkliydi. Görünüşünden zehirli bir yılan gibi gözüküyordu.


Asıl önemli olan noktaysa kokusunu tespit edememesiydi.


"Şansıma fazla hızlı değildi. Yüksek seviyeli bir canavar olmamalı." Canavarı düşününce Dudian içten içe sevinmişti. Yavaşça barut kutusunu yan tarafa ittirdi. Kutudan bir avuç barut aldı ve çalılara doğru fırlattı.


Hançerini barut kutusuna daldırdı ve barutu çıkartıp otların üstüne serpmeye başladı. Aniden havada barut kokusu belirdi.


Dudian buz gibi gözleriyle etrafa baktı. Burnu etraftaki kokuları tespit etmişti. Çok geçmeden barut kokusunun hareket ettiğini fark etti. Hançerini kınına geri koydu ve yayını çıkarttı. Bir şimşek kadar hızlı hareket ediyordu. Yayın ipini çekti ve oku çalıların arasındaki kokuya doğru fırlattı.


Puff!


Çalıların arasında aniden bir dalgalanma başladı.


Yarım metre kadar uzun otlar aniden ikiye ayrıldı ve bir canavarın bedeni rüzgar kadar keskin bir şekilde fırladı.


Dudian dört beş metre uzunluğunda bir pitonun sürünerek hareket ettiğini gördü. Vücuduna bir ok saplanmıştı. Derisi açık yeşil olduğundan otlarla karıştırmamak elde değildi.


Dudian nişan aldı ve ikinci atışı yaptı.


Puff!


Yeşil derili piton 50 metre sürünmüştü ki, ikinci ok onu kafasından vurdu ve yere sapladı.


Dudian rahatlamış bir şekilde yayını sırtına taktı ve hançerini çıkardı. Yavaşça oraya doğru gitti. Zehirli piton hareket edemiyordu ama kuyruğu hala etrafta kıvranıyordu.


Dudian'in dikkati, saldırmak için fırsat arayan başka bir canavar olmadığına emin olmak için etraftaydı. Çoğu canavarın kokusunu alabilse de bazıları nasıl kokularını örteceklerini bildiklerinden saklanmakta ve saldırmakta iyiydi.


Dudian düşük seviyeli canavarın kafasını kesti. Dişleri çok zehirliydi. Normal yetişkin bir piton 12. seviyede olurdu ama bu 4. veya 6. seviye civarındaydı, bir ölümsüzden daha güçlüydü.


Dudian çömeldi ve derisini yüzmeye başladı. Sonra başını kesip dişlerini çıkardı. Cımbızla dişleri alıp çantaya koydu.


Ardından yılan derisini katlayıp kaldırdı. Barut kutularını tekrar eline aldı ve yavaşça ilerlemeye devam etti. Burnuna ölümsüz kokusu geliyordu.


Asfaltın çatlaklarından otlar fışkırmıştı. Sokak harabeye dönmüştü. Dudian yosunla kaplı arabaya baktı ve yolun kenarına gitti. Ölümsüz kokusu arabadan geliyordu. Yosun ve bitkiler arabanın içine kadar girmişti.


Dudian barut kutularını yana koydu ve etrafa baktı. Sırf kokusundan ölümsüzün tam yerini belirleyemese de görüşü nerede olduğunu görecek kadar iyiydi. yayı ve oku çıkardı arabanın sürücü koltuğuna nişan aldı. Hızlıca ipi çekti ve atışını yaptı.


Kacha! Kırılan camın sesi etrafta yankılandı.


Karanlıktan arabanın içini görmek zordu ama Dudian'in görüşü gelişmişti. Sürücü koltuğunda orta yaşlı bir ölümsüzün oturduğunu görebiliyordu. Sanki uyuyormuş gibi gözüküyordu. Ok boğazına saplandı ama onu öldürmedi.


Dudian bir kez daha atış yaptı.


Orta yaşlı ölümsüz kalkmaya çalışıyordu ama ikinci atış kafasına saplandı ve onu anında öldürdü.


Dudian çabucak öne çıktı ve okları geri aldı. Ölümsüzün kafasını kesti.


Buz kristalini çıkardıktan sonra ölümsüzün kanı ve eti sıcaklıktan etkilenip çok yavaş bir şekilde çürümeye başladı.


Dudian buz kristalini çıkardı ve sol eline baktı. Geçen sefer buz kristallerini aşırı özümsemekten sol kolu sinir damarlarındaki hissi kaybetmişti. Kristalleri doğrudan özümsemeye devam edip etmeyeceğini bilmiyordu.


Bir süre düşündü. Her seferinde azar azar özümsemeye karar verdi.


Doğrudan özümsemekte bazı riskler olsa da 'kutsamaları' kullanmaktan iyiydi çünkü ona daha çok güç veriyordu.


Temiz bir hançerle elinde küçük bir kesik açtı. Buz kristalini avucunun içine yerleştirdi. Sanki kar suya dönüşüyormuş gibi kristal eridi ve yaradan içeri sızdı.


Dudian kesiği açınca hiçbir şey hissetmemişti çünkü sol eli çoktan hissizleşmişti. Ancak, sanki vücudu şarj oluyor gibi capcanlı hissetmişti.


Rahatladı. Sol elindeki kanama durdu. Lakin, başını çevirip arkasına baktığında sokağın köşesinden başka bir ölümsüzün yavaşça geldiğini gördü. Görünüşe göre camın kırılma sesi diğer bölgelerdeki ölümsüzleri çekmişti. Yayını çıkardı ve oku yerleştirdi. Tam atış yapacaktı ki, yüz ifadesi değişti.


Ölümsüzün boyu çok uzundu, 3 metre kadardı. Kolları çok uzundu, vücuduysa çok kalın. Beli tıpkı develerinkine benziyordu. Gözleri gece karanlığı kadar koyuydu. Üstelik elinden dirseğine kadar uzanan yerde, köpek balığının yüzgecine benzeyen büyük bir orak vardı.


Ölümsüz genç bir kadına benziyordu ama kafatasının derisi dışarı doğru sarkmıştı.


"İskelet? Hayır, iskeletin boyu bu kadar uzun olmaz, üstelik bir orağı da olmaz." Yaratığın dikkatini ona çevirdiğini görünce Dudian'in yüz ifadesi hafiften değişti.


Mesafe silahıydı!


Whoosh!


Ok fırladı.


Devasa iskeletin yüzünde hiçbir ifade yoktu. Puff! Ok yanağına saplandı ama kemikte takıldı. İskelet yavaşça elini kaldırdı ve oku çekti. Kemikleri titremeye başladı ve ağzını açtı. Çenesi sanki ağzını 180 derece açabilen bir sineğinki gibi açıldı.

DARK KİNG ~2.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin