Arbalet

138 35 0
                                    

Salonun girişinde iki kişi yan yana belirdi.


"Şikayetçi olan şu ufaklık mı?" Sağdaki orta yaşlı yakışıklı adam Dudian'e baktı ve dedi ki, "Bu kadar genç birinin yeni tekstil makinesini yaratabileceğini beklemezdim. Ne yazık!"


"Yeni tekstil makinesini icat etmiş olabilir, bu onun yeteneği olabilir ama tahta elementinin bilgisi derindir. Çalışacak bilginin sınırı yoktur. Ancak, o benim öğretmenimin icadına ahlaksızca küfrediyor! Küstah! Aşırı küstah! Geleceği olsa dahi iyi olmayacak!" Ardından adım adım salona girdiler. İkisi de yaklaşık 1.80 metre uzunluğundaydı. Üstlerinde açık gümüş rengi cübbeler vardı. Etraftaki insanların dikkatini hemen üzerlerine çektiler.


Dudian arkadaki kalabalığın heyecanını duyunca hafiften yan taraflara baktı. Sıra dışı havası olan iki kişinin adım adım ilerlediğini gördü. Görüşü mükemmeldi bu sayede göğüslerinde yazan ismi okuyabilmişti. Ardından normal haline geri dönüp önüne bakmaya devam etti.


Tiffany ve orta yaşlı adam ön tarafa geldi. Orta yaşlı adam ilk sıraya geçip oturdu. Tiffany sessizce Dudian'e baktı. Çocuğun ona bile bakmadığını gördü. Sinirden kaşlarını çattı ama hiçbir şey demedi. Tiffany sandalye tuttu ve masasına oturdu. Öğretmeninin icat ettiği yılan arbaletine baktı. Nazikçe arbaleti okşadı ve yanındaki gence baktı. Bu sefer ikisinin gözleri kesişti. Sanki etrafındaki her şeye yukarıdan bakıyormuşçasına gözlerinde umursamazlık vardı.


Yanında oturan gencin yüzünde donuk bir ifade vardı. Gözleri derin bir deniz kadar siyahtı. Ne düşündüğünü tahmin etmek zordu.

Tiffany hafiften kaşlarını çattı. Somurttu ve gözlerini ondan çekti.


Bir süre sonra, mimarlar arasındaki tartışma daha da alevlendi. Salonda yankılanan ses daha da yankılanmaya ve neredeyse tüm salonu doldurmaya başladı. Normalde bu kadar kişiyi sadece kıdemli veya usta bir mimar itiraz ettiğinde görebilirdin.


Tiffany ve Dudian'in ortasındaki sandalyelere doğru yavaşça üç kişi geldi. En önde saçları beyazlaşmış yaşlı bir adam vardı. Göğsünde usta rozeti vardı. Yanındaki ikisiyse kıdemli mimarlardı.


"Usta Celsus!"


"Geez! Böyle bir müzakereyi bir ustanın yöneteceğini asla düşünmezdim!"


"Dönem madalyası alan ufaklığı gerçekten kıskanıyorum!"


Arkadaki kalabalık sürekli konuşuyordu.


"Sessizlik!" Usta Celsus'un sağında oturan orta yaşlı adam tokmağını masaya vurdu ve bağırdı. Kalabalık aniden sessizleşti.


"Buraya Dean Bey'in davası için geldik. Görev yılan arbaletini geliştirmekti. Mimar argümanına başlayabilir. Lütfen başlayın Dean Bey." dedi Usta Celsus ve gözleri Dudian'in üzerine düştü. Madalyayı alan ufaklığın ne yapacağı ilgisini çekmişti.


Dudian başını salladı ve ayağa kalktı. Askeri arbaleti aldı ve doğrudan Tiffany'e baktı, "Görevim yılan arbaletini geliştirmekti. Tiffany'nin öğretmeninin icadını. Sadece iki koşulu sağlamam gerekiyordu. Ancak, görev tamamladığım halde Bayan Tiffany'den doğru sonuçları alamadım. Lütfen bana bir açıklama verin!"


Kalabalık şaşırmıştı, " 'Açıklama ver' mi?!"


Tiffany kaşlarını kaldırdı ve yavaşça ayağa kalkıp buz gibi bir sesle konuştu, "Başarısız. Sana çoktan bir açıklama verdim! Arbaletin değişimden geçmiş olsa da orijinalinden kötü. Herkes bunu yapabilir. Görev yılan arbaletinden daha çok ETKİ sağlayacak değişimler yapmaktı. Elindeki şeyin buna uyduğunu mu düşünüyorsun?" Sesi hiç de nazik değildi.


Herkesin Dudian'e döndü. Gözleri elindeki arbalete düştü. Hepsinin gözleri merakla doluydu, onun açıklamasını duymak istiyorlardı.


Dudian sessizce Tiffany'e baktı. Ancak, elindeki askeri arbaleti göstermedi. Onun yerine dedi ki, "Tabii ki de bu konuda tatmin oldum. Başka neden arbaleti teslim edeyim ki?"


"Yeni tekstil makinesini icat ettiğini ve dönem madalyasını kazandığını biliyorum ama yine de biraz alçak gönüllü olmalısın." dedi acımasız bir sesle.


Dudian alay eder gibi gülümsedi, "Arbaletlerle ilgisi olmayan bir şeyin konusunu neden açtığını anlamıyorum. Bugün burada tekstil makinelerini konuşmuyoruz. Tekrar soruyorum. Arbaletimi kullanmayı denedin mi? Eğer denediysen hangi kısımları kusurlu?"


Tiffany'nin yüzü hafiften değişti. Aslında Dudian'in verdiği arbaleti dikkatlice kontrol etmemişti. Öğretmeninin icat ettiği yılan arbaletinden çok farklıydı. Tamamen başka bir arbaletti. Özellikle arbaleti yapmasının yarım gün sürdüğünü duyduğunda bakmaya üşenmişti. İnsanlar bir ay sonrasında başaramıyordu ama çocuk yarım günde mi başaracaktı?


Dudian cevap vermekte geciktiğini ve daha fazla konuşmadığını görünce alay eder gibi gülümsedi, "Benim fikrime göre, çalışmamı dikkatlice incelemedin ve kritiğini yapmadın. Sırf yaptığım arbaletin şekli öğretmeninin yaptığından farklı diye doğrudan olumsuz sonuç verdin. Çaylak olduğum için başarısız olmaya mahkum olduğumu mu düşündün? Onur, kibir ve ön yargı insanları aptal gibi gösterir. Dünya büyük ve hiçbir şey imkansız değil. Bugün buraya itiraz etmek ve sana çalışmamın nitelikli olmak için yeterliden fazla olduğunu söylemeye geldim. Bunu ben yaptım ve bu benim çocuğum! Hiç kimsenin onu küçük görmesine ve aşağılamasına izin vermem. Özellikle senin gibi birini. Bugün herkesin önünde ona isim vereceğim." Konuşurken gözlerinde nefret ve öldürme niyeti vardı.


Tiffany sinirli ve öfkeli bir şekilde gülümsedi, "Onur! Şu küstaha bak!"


Dudian umursamazca ona baktı ve kalabalığın görebilmesi için askeri arbaletini havaya kaldırdı. Yüksek sesi tüm kalabalığa yayıldı, "Bu benim icadım ve adı askeri arbalet! Arbaletimin yılan arbaletiyle hiçbir ilişkisi olmadığını itiraf ediyorum. Yılan arbaletinin geliştirilmiş hali değil ama yeni bir tip orijinal iş! Ve sizlere doğrudan söyleyebilirim ki, yılan arbaletini geliştirmeyi seçmememin nedeni aşırı geride kalmış olmasıydı ve uzun zaman önce bertaraf edilmeliydi! Ana fikir bile yanlışken geliştirmenin bir anlamı yok. Yılan arbaletine harcanacak efor, enerji ve kaynaklar israftan başka bir şey değil!

DARK KİNG ~2.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin