"Sınır savaşı mı?" Dudian şaşırmıştı. Önceden bu kelimeleri duymuştu ama pek bir bilgisi yoktu, "Duvarın dışındaki savaşa mı deniyor?"
İhtiyar Fulin başını salladı, "Ağırlıklı olarak 3 bölgenin dışındaki savaşa deniyor. Savaş radyasyon bölgesinde oluyor. Orada yaşayan birçok kişi var. Enfekte olmuş yaratıkların yanı sıra sürgün edilmiş barbarlar var. Yaratıklardan hiçbir farkları yok. Kıllılar, kan içiyorlar ve savaşmayı seviyorlar... Üstelik, kıtlık olunca kendi ırklarını yiyorlar. Çok acımasızlar!"
"Barbarlar sürekli yerleşim bölgesini işgal edip kaynakları yağmalamaya çalışıyor. Ordu sınır kalelerinden başlayıp sınırı korumakla görevli. Onlar hem canavarlarla hem de barbarlarla savaşıyorlar."
Dudian o ıssız bölgede hala insanların yaşadığını bilmiyordu.
"Barbarlar... Bizimle aynı atadan geliyor olmalılar... Yani başkasının torunları olamazlar..." Dudian'in içi şüpheyle doluydu ve merak ediyordu, "Lakin yeni çağdan sonra hayatta kalanların çocuklar küçük duvarların içinde rahatça yaşıyor olmalı. Neden torunlarını sınnırın dışında radyasyon bölgesine sürgün etsinler ki?"
Bayağı bir beyin fırtınası yaptı ama cevaba dair hiçbir kanıtı yoktu. 300 yıl insanlık için uzun olmasa da kısa bir zaman da değildi. Belki de barbarların ataları duvarın içinde yaşayanlar değil ama burada yaşama hakkı için savaşan hayatta kalanlardı. Bu da bir olasılıktı.
"Nüfusları nasıl?" diye sordu Dudian, "Radyasyonun çok yüksek olduğu radyasyon bölgesinde yaşamak çok zor olmalı. Orada uzun süre yaşadıktan sonra kısırlık bile mümkün. Bu kadar çok savaştan sonra nasıl hayatta kalıyorlar?"
İhtiyar Fulin başını salladı, "Mantıklı olmak gerekirse şimdiye nesilleri tükenmiş olmalıydı. Lakin her geçen yıl daha da büyümeye başladılar. Ordu potansiyel tehlikeyi fark ettiğinde çok geçti. O kadar büyümüştüler ki ordu bile onları kolayca yok edemiyordu. Askeriyenin sürekli sınır kalesini savunmaya çalışması çok kötü. Bu son derece can sıkıcı bir olay oldu. Üstelik, askeriye ve diğer konsorsiyumlar barbarların ilerlemesi geciksin diye gizlice Karanlık Kilise'yle işbirliği yapıyor."
Dudian kaşlarını çattı, "Kutsal Kilise neden araya girip sorunu çözmüyor?"
"Kutsal Kilise ve Askeriye aynı pantolonun içinde ama farklı bacakları var. Doğal olarak yardım ediyorlar ama Kutsal kilise aynı zamanda da kendini korumak için Karanlık Kilise'yle savaşıyor. Sınıra ne erzak ne de desteklemek için birlik gönderiyorlar." İhtiyar Fulin iç çekti, "Aslında Askeriye son birkaç yıl içerisinde 6 kez yerleşim bölgesi ve kenar mahallelerden zorla askere alım yaptı. İnsanlar sinirlenmeye başladı ve bu olay yüzünden birkaç isyan çıktı."
Dudian içinden gizlice düşünüyordu, "Karanlık Kilise, iletişim ağı derin ve geni olduğundan bu sorunu biliyor olmalı. Üstelik, Kutsal Kilise yasakladığından insan deneyleri konusunda sorun yaşıyorlar. Askeriye muhtemelen radyasyon bölgesinde bulmaları için Karanlık Kilise'nin yaşam grubundan simyagerlerle çalışıyor. Barbarların yaşadığı yerleri bulup onların üstünde deney yapmak simyagerlerin dikkatini çeker. Barbarların vücutlarında onları radyasyondan koruyan bir tür mutasyon olmalı. Eğer antikor bulunur ve kenar mahalledekilerle yerleşim bölgesindekilere geniş çapta satış yapılırsa o zaman karları fırlar. Karanlık Kilise'nin simyagerleri de gölgelerde bu sorunla ilgileniyor olmalı."
"Üstelik, bu benim de işime yarıyor."
"Ben de 'hafif beden' yok. Eğer vücudumun radyasyon değerleri 4'ün üzerine çıkarsa riskli olur. Duvarın dışına avlanmaya yine de gideceğim fakat 2 veya 3 kez çıktıktan sonra radyasyon değerlerim 10'u geçer. O zaman vücuduma kesin bir zarar verir. Bunun sonucu olarak derimin deforme olması veya fiziksel sakatlık olması mümkün. Bunu çözmenin tek yolu son Kutsal Kilise'den 'yaşam kaynağı' almak fakat o da çok pahalı."
"Eğer barbarların gerçekten de radyasyona dayanabilen bünyeleri varsa o zaman bu benim için hiç bitmeyen 'yaşam kaynağı' anlamına geliyor. Üstelik herkesin 'hafif beden'i olabilir anlamını da geliyor."
Dudian düşüncelere daldı ve gözleri parladı.
İhtiyar Fulin Dudian'in bir konuda düşündüğünü görünce onu daha fazla rahatsız etmedi. Dudian bir süre sonra kendine geldi ve İhtiyar Fulin'e dedi ki, "Mellon Konsorsiyumundan biri askeri arbalet için teklif vermeye geldi mi?"
İhtiyar Fulin Dudian'in konuyu değiştirip konsorsiyumun işine atlayacağını düşünmemişti, "Hayır, senle Burong Ailesi arasındaki ilişkinin farkında olmalılar. Rudolph'a biraz yüz vermişlerdir..."
"O kadar kolay olmamalı." Dudian İhtiyar Fulin'e baktı, "Çoktan planlarına başlamış olmalılar."
İhtiyar Fulin'in yüzü değişti, "Sen ünlüsün ve bu onlar için bir uyarı. Seni daha büyümeden yok etmek onlar için en iyi şey olur. Bize pamuk endüstrisi ve Pine kasabasındaki pazardan baskı yapıyorlar. Yard şehrinin ekonomisi kritik bir durumda. Vergileri neredeyse sıfıra düşürdüm. Şu anda Scott Konsorsiyumundan gelen paylarla geçiniyoruz. Destek için senin arbaleti satabiliriz ama delik kovaya su dökmek hiçbir şeyi değiştirmeyecektir."
Dudian dikkatlice ona baktı, "Pamuk endüstrisi, Pine kasabası ve Yard şehri küçük alanlar. Her şey tamamen yağmalansa bile yeni tekstil makinesinin 10'da 1'i etmez."
İhtiyar Fulin'in yüzü çirkinleşti, "Scott Konsorsiyumuyla iletişime geçeceklerini mi ima ediyorsun? Onlar düşmanlar! Bize karşı birlikte hareket etmezler!"
"Onların gözünde biz büyük bir dikeniz. Lakin Mellon ve Scott Konsorsiyumu bize karşı beraber hareket etmeyecek. Öyle bir etki sağlayabilecek kadar büyük değiliz. Ancak, Scott Konsorsiyumu ürünümüzü aldıklarından emin olmak için bu fırsattan yararlanacaktır." Dudian yavaşça konuşmaya devam etti, "Mellon Konsorsiyumu gibi eski bir konsorsiyum bize baskı yapmak için sıradan yolları kullanmaz. Yavaş ve zorlu bir hamle olacaktır. Ancak, bizi ezmek için kirli numaralara başvurabilirler. Onların gözünde karıncadan bir farkımız yok."
İhtiyar Fulin'in ağzı seğirdi ve yüzü çirkinleşti. Bu içindeki en büyük endişeydi ve bunu konuşmak istemiyordu. Ama o anda Dudian açıkça söylemişti ve İhtiyar Fulin de bazı şeylerin kaçınılmaz olduğunun farkındaydı. Mellon Konsorsiyumu gibi büyük konsorsiyumlar sadece finansal kaynaklar ve işlerle bugün geldiği yere gelemezdi. Her zaman karanlıkta kirli numaralara başvururlardı. Kişisel bağlantılarını, suikastçılarını ve diğer yolları kullanıp karşı tarafı ezerlerdi.
"Geçen sefer sana suikast için birini gönderdiler bu yüzden bu sefer aynı yola başvurmayacaklardır. Üstelik, yaşlı bir adam olduğumun farkındalar yani beni de öldürmeye çalışmayacaklardır. Konsorsiyumun sorumluluklarının senin omuzlarında olduğunu biliyor olmalılar. Onlara tehdit olan sensin ben değil." İhtiyar Fulin bir sürelik sessizlik sonra yavaşça konuştu.
Dudian gözlerini kıstı, "Bizi halledebilecekleri birçok yol var ve her bir olaya hazırlanmak için kaynaklarımızı harcamayız. Aslında savunma yapmanın bir yararı yok. Bizim için şu anda en iyi savunma saldırı."
İhtiyar Fulin şaşırmıştı, "Mellon Konsorsiyumuna mı saldıracağız? Bu taşa karşılık yumurtayla savaşmakla aynı şey!"
Dudian yavaşça cevap verdi, "Mellon Konsorsiyumu bize kıyasla bir dev olsa da yok edilemez değiller. Ayrıca konsorsiyumun yapısı bir bütün değil. Mel ve Burong Ailesinden başka çıkarları olan birçok grup var. Eğer Mellon'u bir bütün olarak düşünüp bir hançerle sadırırsak öldüremeyiz. Fakat paslı bir metali yutabilirsek canını alabiliriz. Üstelik, kendi gücümüzü dahi kullanmayacağız. Onları içeriden yok edeceğiz."
İhtiyar Fulin ona baktı, "Bunları beklediğine göre o zaman bir planın olduğunu ve benimle konuşmaya hazır olduğunu düşünüyorum. Sana nasıl yardımcı olabilirim?"
Dudian'in yüzünde bir gülümseme vardı, "Ben parayı aldıktan sonra birkaç yardımcı bulman gerecek."
"Yardımcı?" İhtiyar Fulin şaşırmıştı, "Onları nerden bulacağız?"
"Dikenlerin büyüdüğü yerden."