Şiir.

157 38 1
                                    

Kerry ve Dudian salonun ortasındaki merdivene doğru gitti. Kerry boğazını temizledi, "Öhööm-" Yüksek sesi soyluların dikkatini çekmişti. Fısıldaşmalar gitmiş ve salon sessizliğe bürülmüştü. Kerry yüzünde bir gülümsemeyle konuştu, "Aziz Peters'a hoşgeldiniz. Hepinizin bildiği gibi bugün büyük bir gün! Elementler Tapınağının son zamanlarda yeni bir dönem madalyasını kazanına kucak açtığını biliyorsunuzdur. 300 yıllık tarihte bu madalyayı kazanan sadece on yedi kişi vardı!"


"Her biri kendi zamanlarına etki eden kişilerdi!"


Soylulara baktı. Zarif bri sesle devam etti, "Yeni tekstil makinesini duyduğunuzu biliyorum! Işık Tanrısı'nın verdiği başyapıtı gördünüz!"


Çoğu soylunun yüzü gülümsemeyle doluydu, "Ben gördüm. Kullanıyoruz da!"


"Bu büyük bir sanat eseri!"


"Işık Tanrısı'na şükürler olsun!"


Kerry konuşmasına devam etti, "Yeni tekstil makinesinin ortaya çıkması sadece üretimi arttırmadı ayrıca Işık Tanrısı bize bir ilham verdi! Bu büyük bir taslak. Gelecekte bir sürü başyapıtın temeli olacak. Hayatlarımız daha iyi olacak!"


Salonda alkış sesleri yükseldi.


Kerry gülümsedi, "Bugün sadece bir şölen olduğundan dolayı pek bir şey söylemeyeceğim. Umarım hepiniz tadını çıkarırsınız. Bugünkü toplantının kahramanı, madalyanın sahibi, Tanrı'nın mimarı, Dean Bey'i sahneye davet ediyorum!"


Konuşmasını bitirdikten sonra Kerry aşağıya indi. Aşağı basamaklarda bekleyen Dudian yukarı çıktı. En yüksek ve en aydınlık noktada duruyordu. Tüm gözler ona odaklanmıştı. Etrafa baktı ve soyluların onu izlediğini gördü. Birkaç yıl önce toplayıcı olduğu zamanki partiyi hatırladı. Mel Aİlesinin kızı Sarah sahne ışığının altındayken o karanlık bir köşedeydi.


"Geldiğiniz için teşekkürler." dedi Dudian ve sakince gülümsedi. Sesinde ne zayıflık ne de çekingenlik vardı. İnsanlar onu tebrik etmek için alkışlamaya başladı. Eğer orada duran kişi sıradan biri olsaydı alkışlar karşısında kendini kaybederdi. Birçok canavarı avlarken edindiği tecrübe sayesinde içgüdüleri daha hassas olmuştu. Rudolph alkışlıyor ve aynı zamanda da sanki aralarında hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu. Dudian gülümsemesinin altındaki derin soğukluğu görebiliyordu.


Dudian gözlerini ondan çekti ve diğer soylulara baktı. Milan Ailesinden Abel de buradaydı. Mel Ailesinin reisi de buradaydı. İlk sırada onlarla aynı huya sahip 10 sıradışı kişi vardı. Arkalarındaysa diğerleri. Dudian İhtiyar Fulin'in bastonuna dayanıp ayağa kalktığını gördü. Yüzünde keyifli bir gülümseme vardı.


Mace kalabalığın arasında duruyor ve Dudian'e bakıyordu. Bu gencin bugünkü partinin asıl kahramanı ve madalyanın sahibi olmasını beklememişti. Gözlerinde kızgınlık vardı ama kendini tutup gülümsedi.


Dudian kalabalığa baktı ve dış taraflarda Annia'yı gördü. Yanında orta yaşlı bir adam ve kadife bir elbise giyen bir leydi vardı. İyi kıyafetler giyse de mücevherleri ve kıyafetleri yüzünden diğer leydilere kıyasla daha şatafatsız gözüküyordu.


Annia'nın gözleri onunkilerle buluştu.


Dudian gözlerini ondan çekti ve dedi ki, "Bugün bir çocukluk arkadaşımla tekrar buluştum ve ona bir şiir söyleme sözü verdim. Bu fırsattan yararlanıp şiiri söylemek istiyorum. Umarım benimle alay etmessiniz."


Kerry hafiften şaşırmıştı, "Şiir mi?"


Çoğu soylu şaşırmıştı. İçlerinden biri hemen dedi ki, "Dönem madalyasını kazanan kişiden şiir dinlemek bir keyiftir. Dean Bey gerçekten de becerikli biri!"


"Genç ve ümit verici..."


Arkadaki soylular birbirleriyle fısıldaşıyorlardı. Lakin ilk sıradaki üst soylular gülümsedi ve bir şey demedi.


Dudian Rudolph'a baktı ve süper çipten öğrendiği modern şiiri söylemeye başladı.

Seni sevsem bile

Hanımeli sarmaşığına asla sarılmam

Sırf uzun dallarına tırmanıp boyumla hava atmak için

Seni sevsem bile-

Kaşıkçı kuş asla olmam

Yeşil gölgeye tekdüze bir şarkı tekrar eden

Ya da bir bahar ol

Tüm yıl soğuk bir avuntu getiren

Ya da dik bir tepe ol

Endamını arttıran, itibarını yansıtan

Günışığı dahi

Bahar yağmuru dahi

Hayır, bunların hiçbiri yeterll değil

Yanındaki ceiba ağacı olmalıyım

Seninle duran ağacın görüntüsü

Köklerimiz, sarılmış yeraltında

Yapraklarımız, dokunuyor bulutlara

Her rüzgar esintisiyle

Selamlıyoruz birbirimizi

Ama hiç kimse

Anlayamıyor dediklerimizi

Dudian yavaşça şiiri okudu. Hareketli salon sessizliğe gömüldü. Sadece onun sesi yankılanıyordu ve estetik şiiri açığa çıkarıyordu.


Dudian şiirin diğer yarısını okumaya devam etmedi. Şiirin adı "Meşe Ağacı"ydı. Son kısım bu durum için uygun değildi bu yüzden kendine saklamıştı.


Dudian'in sesi uzun bir süre gelmediğinden herkes şiirin bittiğini anlamıştı. Hepsinin gözlerinde şaşkınlık vardı. Çoğu kişi şiirden anlamazdı ama soylular drama, şiir, müzik ve diğer sanat türlerini severdi. Soyluların gözünde etiklik, eğitim ve sanat bir servetten daha pahalıydı.


"Güzel şiir!" Obez ve orta yaşlı bir adam alkışladı.


Diğer soylular kendilerine geldiler ve alkışlamaya başladılar.


Kalabalığın arkasında duran Annia şaşkına dönmüştü. Yıllar önceki sahne tekrar gözlerinin önünde canlandı. Buz gibi olan çocuğun ona sakince bakışını hatırladı. "Seni sevsem bile, hanımeli sarmaşığına asla sarılmam, sırf uzun dallarına tırmanıp boyumla hava atmak için" sözleri onu etkilemişti. Hanımeli sarmaşığının ne anlama geldiğini bilmese de bu dizlelerin asıl anlamını fark etmişti. Kalbine bir bıçak gibi saplanmıştı. Başını öne eğdi, Dudian'e doğrudan bakamıyordu.

DARK KİNG ~2.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin