"Gidip görevimi teslim edeceğim." Dudian ona baktı ve dedi ki, "Senden ne haber?"
Bernard şaşırmıştı, "Görevini mi teslim edeceksin? Görevler daha bugün verildi. Sen! ...Görevi tamamlaman yarım gün mü sürdü?"
Dudian cevap verdi, "Görev 'yılan arbaleti'ni geliştirmemi istiyordu. Ben de gelişmiş bir versiyonu var. Sadece görevin yeterliliklerini uygun mu değil mi bilmiyorum."
"Gelişmiş 'yılan arbaleti' mi?" Bernard omzundaki iki arbaleti gördü. Şaşırmıştı, "İlk defa mı bu kadar zor görev alıyorsun?" Dudian'in yüzündeki kafası karışmış ifadeyi görünce konuşmaya devam etti, "Bu en sorunlu görevlerden biri. Görev yüksek seviye değil ama yaratıcısının öğrencisi Tiffany bir sorun. İyi değilse veya en ufak bir değişiklik dahi varsa o zaman puan kırar!"
Dudian kaşlarını çattı ama cevap vermedi.
"Geliştirmen bu mu? Şekli yılan arbaletinden çok farklı gözüküyor." Bernard ona baktı ve gülümsedi, "Bu temel bir değişiklik. Geçmesi çok zor olur. Gidip yeniden yapmalısın."
Dudian başını salladı, "Hayır! Ben bunu ürünüme bakacak kişinin aksine halka hizmet etmek için geliştirdim." Konuşmasını bitirince Tapınağa doğru yola koyuldu.
"Sana eşlik edeyim." dedi Bernard ve Dudian'in peşine takıldı.
Tapınağın görev salonunda bir düzineden fazla kişi vardı. Bazıları görev seçiyor bazılarıysa görev asıyor veya içeriğini değiştiriyordu. Resepsiyonlardan biri mimarlara materyal satmak için kullanılıyordu. Görev başarısız olursa o zaman sadece puanlar kesilmeyecek ayrıca görevi tamamlamak için satın aldığın materyaller de kaybolacak.
Bu şekilde yapılmasının nedeni Tapınaktaki kullanım düzeyini zorlaştırmaktı. Böylece Tapınakta ayak basacak sıkı bir yer kazanmak sadece zorlu bir çalışma süreciyle olacaktı. Yeterli katkı yapıldıktan sonra mimarlar bir üst seviyeye geçip bir rozet alabilir veya bir usta olabilirlerdi.
"Görevimi teslim etmek için geldim." Dudian resepsiyonun önüne geçip durdu. Resepsiyonda sıra yoktu. Ancak, diğer resepsiyonlarda duranlar görev almak için sıraya girmişti. Hepsi Dudian'e baktı.
Tıknaz orta yaşlı bir adam Dudian'in dediğini duyunca dondu. Başını kaldırıp ona baktı ve dedi ki, "Görevini teslim etmek mi istiyorsun?"
Dudian onaylar gibi başını salladı.
Tıknaz adam gözlerini kırptı. Burada çalıştığı sürede görevin ilk günde teslim edildiğini sadece 3 kez görmüştü. Oturuşunu düzeltti, "Görev bildirisini ve sonuçlarını ver."
Dudian bildiri kartını ve iki arbaleti verdi, "Tamam. Görev 'yılan arbaleti'ni geliştirmek. Denetim süresi bir ila üç gün. Geri dönebilirsin, sonuçlar çıktığı zaman sana bir bildiri veririz."
Dudian hafiften başını salladı.
Bernard arbaleti teslim ederken Dudian'e baktı, "Umarım görevi geçebilirsin."
Dudian cevap vermedi.
Dudian Tapınaktan çıktıktan sonra Ticari Bölgeye gitti. Gerekli materyalleri almak için bazı dükkanları gezdi. İkinci ürününü yapmaya hazırdı - paratoner.
Zaman su gibi akıp geçti.
Göz açıp kapayıncaya kadar aradan gün geçmişti.
O gün Dudian odasında tahta elementi için olan paratonerle oynuyordu. Eritme işlemini yapabileceği bir kazan yoktu bu yüzden yapımı çok yavaştı. Eritmek için kalesine geri dönmek zorunda kalmıştı. Ancak, araştırma odasındaki aletler mükemmeldi. Kalıbını almak için onları kullanmıştı.
Tık! Tık!
Kapıdan sesler geldi.
Dudian elindeki işi bıraktı ve açmak için kapıya yaklaştı. Kapıda Işık Şövalyesi üniformasında genç ve çırak bir şövalye vardı. Elinde bir zarf vardı. Dudian dedi ki, "Görevin sonucu mu geldi?"
Dudian'in konuştuğunu görünce genç adam biraz gerginleşti, "Evet, evet."
Dudian zarfı aldı, "Teşekkürler." Kapıyı kapattı ve zarfı açtı. Kağıdı çıkartıp ne yazdığını okudu. Birçok nazik kelime vardı ama anlam açıktı, "Başarısız!"
Dudian içinde dalgalanan sinirden kaşlarını çattı. Bernard böyle bir şey olabileceğini söylemişti ama onun içinde hala mantıksal bir cevap için umut vardı. Askeri arbaletin değerini anlayacaklarını umuyordu. Şaşırtıcı bir geliştirme olmasa da büyük bir ilerleme vardı. Karşı tarafın askeri arbaletin değerini anlayamadığı bal gibi ortadaydı. Yoksa böyle bir sonuç olmazdı!
Dudian'in gözlerinde kasvetli bir ifade oluştu ve kapıyı açıp çabucak merdivenlerden aşağı indi. Tapınağın görev salonuna doğru yürümeye başladı.
Ayak seslerini duyan çırak şövalye dönüp arkasına baktı. Dudian hızla geldiğini ve yüzünde kızgın bir ifade olduğunu gördü. Şaşırmıştı ve bacakları titriyordu. Ancak, çok geçmeden Dudian'in ona bakmadığını anladı. Şövalye çırağının içi rahatlamıştı.
Dudian gözleri görev salonunun içini süzdü. Resepsiyona doğru gitti ve tıknaz orta yaşlı adamı buldu. Adam kitabını okuyordu. Kızgın bir sesle dedi ki, "Bir açıklama istiyorum! Sınayan her kimse denetleme yanlıştı."
Tıknaz orta yaşlı adam şaşırmıştı ama Dudian'i hemen tanıdı. Kaşlarını çattı, "Denetleme kıdemli bir mimar tarafından yapılıyor. Gidip kendi sorunlarınla uğraşmalısın."
Dudian'in gözlerinden buz gibi bir ifade vardı ve etrafa öldürme niyeti yayıyordu, "Eğer açıklama sonuçlarıyla tatmin olmadıysam Tapınakta karşı çıkabileceğime dair bir kanun hükmü var! Sınamayla sorumlu kişiyi görme hakkım var!"
Orta yaşlı adam Dudian'in bıçak kadar soğuk gözlerine baktı. Yüzü hafiften değişmişti, "Sana bir bildiri gönderirim, şimdi geri dönmelisin."
Dudian soğukça ona baktı ama hiçbir şey demedi. Arkasını döndü ve gitti.
Tıknaz orta yaşlı adam Dudian gittikten sonra sırtında biraz soğuk ter olduğunu hissetti. Bir süre tereddüt etti ama çekmeceden bir yığın kağıt alıp hızlıca yazmaya başladı.
Dokuzuncu Kale. Elementler Tapınağı.
Üçüncü katta bir masanın ardında bir kadın oturuyordu. Araştırması hakkındaki bilgiyi inceliyordu. Kıdemli mimarın koşulları orta seviye mimardan bayağı farklıydı. Kıdemli mimarın kalenin içinde kendi binası olurdu. Etraf çok sessizdi. Yandaki odalarda deney yapacak başka biri olmadığından rahatsız edecek hiç kimse de yoktu.
Bir kuzgun pencereden içeri girdi ve kadının önünde durdu. Mektubu çıkardı ve okudu. Normalde sakin olan yüzü hafiften değişti, "İkna olmadı mı?"