"Dean Bey sizi ben götüreceğim."
Dudian salonun kapısına ulaşmıştı ki hevesli bir yüz önüne çıktı. Gözleri heyecanla doluydu. Sander, Dudian'in böyle büyük bir krizi kolay çözeceğini beklememişti.
Dudian ona baktı, "İhtiyar reis?"
"Babam evde dinleniyor. Böyle şeylere katılmaz için biraz fazla yaşlı." Sander cevap verdi, "İhtiyar reis bir kutlama yemeği veriyor, şu anda kalede seni bekliyordur." Sander Dudian'den büyük olsa da onunla konuşurken çok nazikti. Hatta saygılıydı. Bu olay birçok kişiyi şaşırtmıştı. Lakin Dudian'in konumunu ve Ryan Ailesinin durumunu göz önüne alınca Dudian rahatlamıştı.
Dudian etrafındakilerin dikkatini çektiğini hissetti. Hafiften kaşlarını çattı ve Dudian'e dedi ki, "Hadi dönelim, yolda konuşuruz."
"Tamam." Sander iç çekti ve önden yola koyuldu.
Dudian arabaya binip fısıldayarak dedi ki, "Sen de bizimle gel."
Sander'in gözlerinde sevinçli bir ifade vardı. Çabucak kabul etti ve arabaya bindi. İkisi de düzgünce oturduktan sonra Dudian sürücüye Ryan Kalesine dönmesini söyledi.
Araba yamaca doğru sürdü ve zemin hafiften tümsekli ve engebeliydi.
Dudian koltuğa sıkıca oturdu ve Tapınakla aralarındaki mesafe artsın diye bekledi. Karşısında oturan Sander'e baktı, "İhtiyar reis buraya geldiğini biliyor mu?"
Sander böyle bir soru soracağını düşünmemişti. Hafiften şaşırmıştı. Bir süre tereddüt ettikten sonra dürüst bir şekilde dedi ki, "Bu kararı kendim verdim. Sana arka çıkmak istedim."
Dudiam umursamazca konuştu, "Babanla konuşup ondan öğrenmelisin. Yaşlı olsa da gözleri asla yanılmaz."
Sander, Dudian'in ne demek istediğini anlayınca utanmıştı, "Yaparım..."
"Üstelik, dışarıdayken bana karşı takındığın tavra dikkat et." Dudian konuşmaya devam etti, "Konumum avcıdan mimara yükseldi. Sen Ryan Ailesinin halefisin. Aramızdaki derin ilişkiyi başkalarına belli etme. Düşman bizi ne kadar çok anlarsa onlara karşı koyacak gücümüz o kadar azalır."
Sander'in yüzü kırmızıydı. Dudian'in dediklerine karşı çıkamayacağını biliyordu, "Anlıyorum. Belli etmem."
Dudian ona baktı ama daha fazla bir şey demeye devam etti. Perdeyi açtı ve manzaraya baktı.
Dudian uzaktan İhtiyar Fulin kapıda onları beklediğini görebiliyordu. Omuzlarında üstünü örten sıcak bir ceket vardı. Uzun bir süre ona baktı ve iç çekti. Araba durur durmaz Dudian kapıyı ittirdi ve İhtiyar Fulin'e baktı, "Dışarısı rüzgarlı. Benim için kapıda beklemene gerek yoktu."
"Tamam tamam, sen içeri gel." İhtiyar Fulin gülümsedi.
İhtiyar Fulin'in yanında duran hizmetçi Dudian'e dedi ki, "Dean Bey sonunda döndünüz. Efendim uzun süredir kapıda sizi bekliyor. Ona içerde beklemesini önerdik ama..."
İhtiyar Fulin hafiften elini salladı ve sözünü kesti. Gülümseyerek Dudian'e baktı, "Bir planın olmadan hiçbir şey yapmayacağını biliyordum.
Dudian İhtiyar Fulin'i tuttu ve yürümesine yardım etti, "Bunu bilmen iyi."
İhtiyar Fulin Dudian'in arkasındaki Sander'i gördü. İç çekti ve Dudian'e dedi ki, "Hadi önce yiyelim. Geç oldu herkes acıkmıştır. Sander Tapınakta olanları herkese sen anlatırsın."
Sander başını önüne eğdi, "Tamam."
İhtiyar Fulin'in sözlerini duyunca hizmetkarlar yemekleri masaya koymaya başladılar.
Dudian ve İhtiyar Fulin ilerleyip Hugh, Lena ve diğerlerini geçtiler. Sander onlara Dudian'in Tapınaktaki davayı kazandığını söyledi. Hepsi kuvvetlice alkışlamaya başladı.
Onlar yemeklerini yerken kahya birden içeri girdi. İhtiyar Fulin'in kulağına eğildi ve fısıldayarak konuştu, "Efendim, Scott Konsorsiyumundan geldiler."
İhtiyar Fulin Dudian'e baktı kahyaya dedi ki, "İçeri al."
Kahya başını salladı ve gitti. Bir süre sonra kahya keskin bir elbise ve parlak mücevherler giyen genç bir kadınla içeri girdi. Gülümsedi ve onlara selam verdi, "Merhaba ihtiyar reis. Hala taş gibisiniz."
İhtiyar Fulin ona baktı ve gülümsedi, "İhtiyar Chai'ın kızı mısın sen?"
Genç kadının gözlerinde şaşırmış bir ifade vardı, "İhtiyar reisin hafızası gerçekten de çok iyi! Ben 4. kızıyım. Adım Rosie. Yemeğinizi böldüğüm için özür dilerim. Lütfen bunu bir özür olarak kabul edin." Ardından küçük şık bir kutu çıkardı ve açtı. İçinde kadınlar için yapılmış şık bir platin kolye vardı.
Masanın ortasında oturan birkaç kadın kutunun içindekini görmek için başlarını uzattı. Gözleri heyecanla parlıyordu.
İhtiyar Fulin gülümsedi, "Genç nesilden birini hareketleri yüzünden darılmam."
Rosie, hediyenin onun dikkatini çekmediğini gördü. Ona baktı ve hediyeyi masaya koydu, "İhtiyar reis, genç nesil buraya Dean Bey'i görmeye geldi. Dean Bey konsorsiyumunuzun bir üyesi bu yüzden açık olacağım. Dean Bey 'askeri arbalet' adında yeni bir silah yarattığını duydum. Biz, Scott Konsorsiyumu olarak satış ve üretim haklarını satın almakla ilgileniyoruz."
Dudian, Scott Konsorsiyumunun haberleri alır almaz iş konuşmaya koşacağını beklemediğinden şaşırmıştı. Scott Konsorsiyumu üç büyük konsorsiyum biri olsa da Elementler Tapınağından bilgi alabilmek kolay bir şey değildi. Görünüşe göre Scott Konsorsiyumunun etkisi hızlı ve iletişim kanalları derindi.
İhtiyar Fulin Dudian'e baktı ve Rosie'ye dedi ki, "Bu Dean Bey kişisel işi. Karar verme hakkı onda bu yüzden doğrudan onla konuşmalısın."
Dudian'in konsorsiyuma bir anlaşmayla bağlı olmadığını bilmek Rosie'yi rahatlatmıştı. Yoksa ihtiyar tilkinin elinden bir parça almak zor olacaktı. Yeni silahı ellerine geçirmek için kesinlikle daha çok ödemek zorunda kalırlardı.
"Tapınağın arbalete verdiği değeri ve değerlendirmeyi biliyor musun?" diye sordu Dudian. Yeni tekstil makinesini yaptığında diğer konsorsiyumlar beleşe kopyalayabilmişti. Ancak, Elementler Tapınağına katıldıktan sonra mülk koruma haklarına sahip olmuştu. Patentler vardı ancak onlar sadece Tapınak üyeleri için geçerliydi. Normal siviller böyle bir lükse sahip olamazdı.