"De... Dean?"
Dean uzun bir masadan geçerken zayıf ve yumuşak bir ses onu çağırdı.
Dudian şaşırmıştı. Dönüp baktığında ince ve güzel bir kadın gördü. Açık pembe bir etek giyiyordu. Nazik bir tavrı vardı. Merakına engel olamadı ve dedi ki, "Kimsin sen?" Kızı daha önce gördüğünü hatırlamıyordu.
"Ben... Ben Annia." Dudian'in onu tanımadığını görünce kzıın gözlerinde bir hayal kırıklığı oluştu. Lakin yine de kendini tanıtmak için ilk adımı attı. Yüzü kıpkırmızıydı, "Ben Avril Ailesindenim. Gençken tanışmıştık."
"Gençken mi?" Dudian şaşırmıştı ama kız aniden aklına geldi, "Sen misin?"
Jura ve Gray onu evlat edindiği zaman onun Avril Ailesine katılmasını istemişti. Şansına, karşı taraf görücü usulüyle tanıştığı kişiyle tatmin olmamıştı. Bıçaktan daha keskin olan sözleri yüzüne söyleyen güzel kızı hatırladı. Hayatın gerçeğini o zamanlarda fark etmişti. Sonuç olarak da kendini geliştirmeyi ve ortama ayak uydurmayı öğrenmeye başlamıştı.
"Evet, benim." Annia'nın yanakları kıpkırmızıydı, "Bu kadar yakışıklı olacağını beklememiştim."
Dudian gülümsedi, güzel kızın büyüyüp ipince bir güzellik olacağını beklememişti. Yaşı anca 20'nin başında olmalıydı.
Ayrıldıkları zaman kızdan nefret etmemişti, hatta ona teşekkür etmişti. Şimdiyse uzun zaman sonra tekrar görüşüyorlardı. İçinde nostaljik bir his vardı.
"Umarım o zamanlarda söylediklerime gücenmemişsindir." Annia hafifçe başını eğdi ve Dudian'in konuşmaya devam etmediğini görünce o devam etti, "O zamanlar gençtik ve biraz fazla dik başlıydım. Bazı kaba şeyler söyledim, umarım beni affedebilirsin."
Dudian gülümsedi, "Hepsi geçmişte kaldı. Üstelik, sana teşekkür etmeliyim. Eğer evliliği kabul etseydim bugün olduğum yerde olamazdım."
Dudian'in yüz ifadesini görünce Annia rahatlamıştı. Sesinde hiç de aşağılama yoktu, "Hepimiz yeteneğini biliyoruz! Bu kadar gençsin ama yine de Elementler Tapınağından dönem madalyayı alabiliyorsun. Büyük duvar tarihinde o madalyayı alabilen birkaç kişi var ama yaşları seninkinden fazla. Sen usta seviyesinde birisin ve ismin bir gün ölümsüzleştirilecek. Üstelik, potansiyelin sonsuz."
Dudian iltifatlarını duyunca mutlu hissetmedi. O zamanki kızdan ağzında hafif bir tat kalmıştı. Bazı şeylerin geçmişte kalıp tekrar su yüzüne çıkmaması gerektiğini biliyordu. Zaman ve mekan insanları tanınmaz bir şekilde tüketirdi.
"Abartıyorsun." Dudian dedi ki,"Son zamanlarda neler yapıyorsun?"
Annia hafiften şaşırmıştı, "Avril Ailemiz çökmeye başladı. Otelimiz sayesinde geçiniyoruz ama işlerimiz hiç de gelişmedi."
Dudian yavaşça meyve suyunu içti ve bardağı bir kenara koydu. Sessizce ona baktı.
Annia ona baktı ve bir kez daha ilk adımı attı, "Hayatım biraz sıkıcı ama senle çok ilgileniyorum. Bir mimar ve orta seviye bir avcı olduğunu duydum."
Dudian fazla özele girmeden dedi ki, "Eğer ailen sıkıntıdaysa bir iki kez yardımcı olabilirim."
Annia'nın gözleri parladı, "Gerçekten de mi?"
Dudian hafifçe başını salladı.
Annia minnettar bir sesle konuştu, "Cehaletimi affettiğin için teşekkürler. Eğer senin için yapabileceğim bir şey olursa söylemen yeter!" Yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Dudian umursamaz bir şekilde dedi ki, "Eskiden olduğun hali seviyordum. Doğrudan konuşuyordun ama aynı zamanda da basitti."
Annia'nın gözleri parladı ve fısıldayarak dedi ki, "Değişmiş olsam da eskisi gibi çirkin değilim, değil mi?"
Dudian ona baktı ve sessiz bir şekilde başını iki yana salladı.
Annia onun kötü bir havada olduğunu gördü. Koluna girmek için elini uzattı, "Hadi oraya gidip konuşalım."
Dudian kolunu çekti, "Sen evlisin ve başkalarıyla fazla yakınlaşmamalısın. İnsanlar kolayca yanlış anlayabilir. Hem ailenin itibarı için de kötü."
Annia dudaklarını büzdü, "Yaşlılar gibi konuşma. Ben evli falan değilim. Eskiden seni reddetmiş olsam da senin hep çok gizemli olduğunu düşündüm. O zamandan beri başkalarıyla evlenmeyi kabul edemiyorum." Dudian'e arzuyla dolu gözlerle baktı.
Dudian hafiften kaşlarını çattı. Burnu son derece keskindi. Sohbet ederken onun vücudundan gelen bir erkek kokusunu alabiliyordu. Kesinlikle bir erkekle beraber yaşıyordu. Avril Ailesi çöküşte olsa da onlar soylu bir aileydi. Çocukları odalarında tek başlarına kalıyordu. Ebeveynler ve kardeşler beraber uyumazdı. Koku sadece kocası veya başka bir adam tarafından kalabilirdi.
Dudian onun şımarık ifadesine baktı. Kalbini hala açmasa da hatırladığı genç, güzel ve saf kızın çoktan lekelendiğini görebiliyordu.
Annia, Dudian'in konuşmadığını gördü. Çocuğun kaşlarını çattığını gördü ve yüz ifadesini fark etti. Fazla yüklendiğini biliyordu. Çabucak konuyu değiştirdi, "Güzel şiirler yazabildiğini duydum. Benim için bir tane söyler misin?"
Dudian ona baktı ve başını salladı, "Tek dize." Tam şiiri okuyacakken Kerry'nin içeri girdiğini gördü. Kerry içerideki misafirlere bakıyordu. Dudian başını Annia'ya çevirdi, "Şiir şimdilik bekleyebilir. Benim yapacak başka işlerim var." Onu bıraktı ve Kerry'e doğru gitti, "Başlıyor muyuz?"
"Heh." dedi Kerry. Dudian'in Annia ile sohbet ettiğini görmüştü. Güldü ve dedi ki, "Bu tür bir bahaneyle sohbeti bitireceğini düşünmemiştim. Sanırım seni rahatsız ediyordu. Her neyse, hadi gidelim."
Dudian başını salladı ve hiçbir şeyi açıklamadı.