- Marin, oturur musun biraz?
Odanın bir ucundan bir ucuna hızlı hızlı gidip gelen Marin, huzursuzca konuştu:
- Nasıl sakin olayım Şahsüvar? O halde olan kişi, senin arkadaşın olsa sen sakin olur muydun? Ona ne olduğunu bile bilmeden öylece oturmamı mı bekliyorsun benden? Gidip neler olduğunu öğrenmem lazım, lütfen aç şu kapıyı.
Şahsüvar, onun yeniden gideceğini bildiği için kapıyı kilitlemişti ve açmaya da niyeti yoktu. Önce onu sakinleştirmesi gerekiyordu. O yüzden oturduğu yerden kalkıp Marin'e doğru ilerledi ve onun yürümesini engelledi. Birden karşısında Şahsüvar'ı bulan Marin, afallayarak durup ona baktı.
- Marin, ikimiz de Sühan'ın ne kadar inatçı biri olduğunu biliyoruz değil mi? Ne olursa olsun dört elle hayata tutunur o. Kötü de görünüyordu, farkındayım ama ciddi bir şey olsaydı, Arel kesinlikle onun ailesine haber verirdi.
- Ama Şahsüvar...
Şahsüvar, onun yalvarır gibi bakan gözlerine odaklandı bir süre. Bir kez daha kapıyı açmasını isteseydi o an, hiç düşünmez açardı.
- Marin, güven bana, hiçbir şey olmayacak.
Marin, pes edercesine başını önüne eğerken kapı çaldı. Arel'in gönderdiği adamlardan biriydi bu, Arya'nın iyi olduğunu söylemek için gelmişti. Marin, haberi alır almaz derin bir oh çekti. Bunu bilmeye ihtiyacı vardı. Daha sonra da yatağının üstüne oturup şükreder gibi yukarı dikti gözlerini.
O sırada gelen adamı gönderen Şahsüvar, ona döndü:
- Sana bir şey olmayacak demiştim değil mi?
Marin, gülümseyerek ona baktı.
- Demiştin.
- O zaman, müsaadenle ben gideyim leydim.
Aslında pek de gitmek istemiyordu ama gitmeliydi. Burada baş başa kalmaları yanlış anlaşılabilirdi. Bu düşüncelerle kapıya yönelmişken Marin'in sesiyle durdu.
- Teşekkür ederim. Her şey için.
Bunu duyan Şahsüvar, hafifçe gülümsedi ancak arkasına dönmedi.
- Önemli değil.
•••
Gece herkes için zorlayıcı sorgulamalar ve karmaşık hislerle geçmişti. İyi de kötü de bundan payını almış, hesaplarını yapmıştı. Herkesin aklında farklı şeyler dolaşıyordu.
Arel, Arya'ya ne olduğunu anlamaya çalışıp sabaha kadar onu izlerken bulmuştu kendini. Bütün sorularının cevabını barındırdığını düşündüğü Arya ise ondan daha fazla soru işaretine sahipti.
Tüm olanların kilit noktasındaki Geron, uzun uzun önündeki süreci değerlendirdi. Sonunda yardımcısına bir mektup bırakıp yine dağlara çıktı.
Mektubun Arya'ya gitmesi gerekiyordu. Ona kabaca bir hafta daha beklemesini, ancak o zaman müsait olup görüşebileceklerini yazmıştı. Bu kadar beklemek Arya'yı kesinlikle sinirlendirecekti ama elinden başka bir şey de gelmiyordu. Yapması gereken şeyler vardı.
Tüm bunlar olurken kimsenin aklına pek de gelmeyen biri daha vardı: Diavol.
Yemek masasında bir gariplik olduğunu sezmişti ama acele etmesine gerek yoktu. Önce buradaki havaya hakim olmalıydı. Sonra... Sonra ne olacağı Arya'ya bağlıydı. Fırtına da çıkabilirdi, güneş de açabilirdi.
- Asla akıllanmıyorsun değil mi? Ölümden de dönsen o aklın başına gelmiyor. Bir kez daha benden kaçmayı dene bakalım, bu kez ölüm bile kurtaramaz seni benden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansızların Ardından
FantasíaHayatı, karmaşa ve mutsuzluk içinde sürüp giden Arya, bir gün tanımadığı bir ihtiyardan gizemli bir kitap alır. Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra rüyasında kendini, kitabın ana karakterinin yerinde bulur. Yoksa tüm bunlar rüya değil midir?