Bölüm 46

19 7 0
                                    

Son birkaç bölüm :) Nasıl biteceği hakkında fikri olan var mı? 

*** 

Tozları kaldıran ve egzozuyla sessizliği dolduran arabalar önlerine çıkanları korkutarak kaçırıyor ve son hız ilerliyordu. Sürücüler peşlerinden ölüm geliyormuş gibi gazlıyordu. İki araç belki de hiç çıkmadıkları hızda parçalanmak üzereydi ama varış noktasına ulaştıktan sonra işe yaramaz hale gelmeleri önemli değildi.

Chan direksiyonu çevirip bildiği kestirmeye daldı. Arkasından gelen Minho'nun keskin sapağı ondan iyi alacağını biliyordu. Dar ve tek araçlık sokakta hiç yavaşlamadan ilerledi. Sokak genişlediğinde yine başka dar bir sokağa daldı ve arabanın kenarlarının sürtünmesine neden oldu.

"Hyung, orada olacaklarına emin misin?" diye sordu Hyunjin.

"Eminim." Dedi Chan hafifçe gülümseyerek. "Onlar yeri ve zamanı çok iyi bilen kişiler Jin. Bu yüzden acele ediyorum, belki de geç kalan biz olacağız." Dedi ve direksiyonu bir daha çevirdi. Sağ ayna parçalanmıştı bu sefer de. Hyunjin abisinin bu denli deli kullanmasına şaşırıyordu, hiç böyle sürmemişti.

Daldıkları son sokağın sokak değil de bir yer altı garajı olduğunu derine inmeye başladıklarında anladı. Arka koltuktaki Seungmin aradan başını çıkarıp karanlık girişe baktı. Bu yerle ilgili bir şey canını sıkmaya başladı anında. "Hyung, burası-"

"Biliyorum!" dedi Chan, elini el frenine attı. "Tutunun."

"Bekle! Bu bir kapı!"

Chan el frenini çekip direksiyonu çevirdi ve karanlığın içinde saklı olan kapıdan son anda kurtulup yer altına devam eden yolda kaldı. Dikiz aynasından arkadakilere baktı. Minho kıl payı kurtulmuştu kapıdan.

"Neden orada bir kapı vardı?" diye sordu Changbin.

"Tuzak. Kimin koyduğunu biliyorum." Dedi Chan gülümseyerek. "Gelmişler." Yer altına inen yol bir anda düzlenmeye başladı, ardından ise yükselmeye. Nereye gittiklerini anlamayan üçlü bir ışık gördüklerinde bunu da tuzak sandı ama Chan sonunda geniş bir yere çıkıp arabayı durduğunda buranın depo gibi bir yer olduğunu gördüler.

Hyunjin kapıyı açıp indi. Yıkık dökük ve kirli yer iki katlıydı. Camlarında kağıtlar vardı, kapıları içeriden zincirliydi. Çatısında büyük bir kırık vardı, iki araba sığacak kadar büyük. Başını indirdiğinde üst kattan onlara bakanı gördü. Ellerini salladı hevesle. "Hope hyung!"

"O tuzağa yakalanmayacağınızı biliyordum." Dedi Hoseok bağırarak.

"Geç mi kaldık?" dedi Chan etrafına bakarken. Diğerleri neredeydi? Gölgelerden çıkan adamlar sorusuna yanıt oldu. Ancak sadece büyükler buradaydı. Korsanlar gelmemişti. Chan lidere yaklaşıp ona sarıldı. "Sorunsuz geldiniz değil mi?"

"Büyük sorunun yanında mı, evet." Dedi Namjoon. "Anahtar gelmediği için kapıyı açamadık henüz."

"Onlar nerede?"

"Tahminimce..." Namjoon başını kaldırıp kırık tavana baktı. "Birazdan burada olurlar." Başını geri eğdi. "Cadımız ne dedi, bize kızdı mı?"

"Lilian işler çığırından çıkarsa bizim önümüze geçeceğini söyledi." Dedi Chan sıkkın çıkan bir sesle. "Ölmeyi kafaya takmış durumda. İnatla bizi korumaya çalışıyor."

"Onu ikna edebilecek olsaydık çok önce yapardık."

Chan itirazlarına başlayacaktı ama diğerlerinin arkasında bekleyen Jungkook'u görünce durdu. Elleri titriyordu. Bulunduğu ortamdan kopmuş gibi bir hali vardı, gözleri donuk bakıyordu. "Hyung, ona ne oldu?" Namjoon arkasını dönüp küçük olana baktı. Omuzları düştü anında. "Söylemediği bir şey var. Merkeze yaklaştıkça artıyor bu garip hali. Ne olduğunu anlatması için onuz zorladım ama ağzını dikti bile."

THE DOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin