Bölüm 8

106 8 17
                                    

İnsanların ruh güzelliği yok,
Olmasını da istemiyorlar.
Hepsi mahvolmuş
Ancak herkes kendi mahvoluşuyla övünüyor.
Dostoyevski

🕊️

Evlerinin önündeki kaldırım taşına oturmuştu Aybüke. Fatih'in okuldan gelmesini bekliyordu. Kendisi daha ufak olduğu için okula gitmiyordu. Fatih de bu sene ikinci sınıfa geçmişti.

Tombul yanaklarını avuçlarının içine alıp, dirseklerini dizine yasladı. Beklemekten sıkılmıştı. Merve teyzeye, yani Fatih'in annesine ne zaman geleceğini sormuştu. "Birazdan burada olur" cevabını aldıktan sonra kapı önündeki kaldırıma oturmuştu.

Birazdan hâlâ olmamıştı. Yaklaşık on dakikadır orada oturuyordu. Birkaç dakika daha bekledi. Cebinden Fatih için getirdiği ufak arabayı çıkarttıp yol üzerinde ileri geri ilerletmeye başladı.

"Bıldırcın?" diyen Fatih'in sesiyle gözleri arabadan ayrıldı. Birkaç adım ilerisindeki Fatih'e baktı. "Ne yapıyorsun evin önünde? Bir de taşa oturmuşsun."

"Seni bekliyorum," dedi Aybüke tatlı bir ifadeyle. Kaldırımdan kalkıp Fatih'e doğru koştu. "Bak sana oyuncak getirdim. Bak, bak." Elindeki arabayı Fatih'in gözüne sokmuştu.

"Tamam, çek şunu önümden, gördüm." Arabayı geri çeken Aybüke alttan yüzüne bakarak güldü.

"Beğendin mi?" diye sordu büyük bir heyecanla.

"Beğendim, teşekkür ederim Bıldırcın." Aybüke'nin boşta kalan elini tuttu. Çantası ağırdı ve hemen eve gidip yemek yemek istiyordu.

"Hadi oyun oynayalım, Fatih," dedi heyecanla Aybüke. "Hadi, hadi. Seni bekledim gelene kadar. Yaramazlık da yapmadım. Uslu uslu oturdum. Hadi oyun oynayalım, Fatih."

"Oynarız," dedi Fatih. En ufak şeye kırılan bir çocuktu Aybüke. Onu kırmamak için biraz düşündü. "Aç mısın sen?"

"Açım ama oyun oynadıktan sonra yerim."

İşte beklediği fırsattı Fatih'in. "O zaman önce yemek yeme yarışması yapalım. Sonra da sokağa çıkar oynarız. Olur mu, Bıldırcın?"

"Yemek yeme yarışması mı?" diye sordu Aybüke merakla. "O nasıl oynanıyor?"

"Şimdi bizim eve gideceğiz. Annemin hazırladığı yemeklerden tabaklarımıza koyacağız. İlk bitiren kazanacak ve sokağa çıkınca oynayacağımız ilk oyunu o seçecek."

Aybüke Fatih'in elini bırakmadan zıpladı. "Hadi hadi, çabuk gidelim. Senin yeneceğim." Önde koşmaya başladığında Fatih'in kolunu da çekmeye çalışıyordu.

Fatih ayak uydurarak hızlandı. Eve girdiklerinde annesi karşıladı ikisini de. Aybüke'nin annesi de buraya gelmişti. Fatih önce çantasını bıraktı, ellerini yıkayıp kıyafetlerini değiştirdi. Tekrar salona döndüğünde, "Hoş geldin Selvihan Teyze," diyerek Aybüke'nin annesine selam verdikten sonra mutfağa ilerledi.

Aybüke mutfakta, masanın önündeki sandalyelerden birine oturmuş, ayaklarını sallaya sallaya Fatih'i bekliyordu. Fatih'in gelmesiyle "Ne yemek yapmış Merve Teyze?" diye sordu merakla.

"Mm," dedi beğenen bir sesle Fatih. "En sevdiğin çorbadan yapmış."

"Tarhana çorbasııı!" dedi Aybüke uzata uzata. Odadan Selvihan'ın "Kızım bağırma!" uyarısı duyulunca sustu.

Fatih ikisine de birer tabak koydu. Birer tane kaşık çıkarttı ve sandalyeye oturdu. "Hazır mısın?" dedi kaşığı eline alarak. Aybüke de aynı şekilde kaşığı eline aldı ve başını salladı. "O zaman... Başla!"

Vatan UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin