"Bir dur ne Halil! Elin kolun rahat dursun kardeşim." Gülüyordu Emirhan. Yanındaki Halil, sürekli olarak boynundaki künyeyle uğraşıyordu.
"Lan Emirhan," dedi Halil gülerek. "Gün boyu sen de olmasan ne yaparım ya!" Kahkaha attı.
"Rahat dur," dedi Emirhan. Halil'in elini ittirdi.
"Lan Emirhan," dedi Halil ve ciddiyetle baktı kardeşinin yüzüne.
"Ne var?" dedi Emirhan.
"Oğlum günlerdir burada bekliyoruz. Harbi sen olmasan kiminle uğraşırdım ben? İyi ki varsın kardeşim!"
Kahkaha attı Emirhan ve Halil de ardından kahkaha atmıştı. "Delirdin iyice he," dedi Emirhan.
"Ya burada şehit olursak?" dedi ve bir anda ortamdaki samimiyet buhar olup havaya karışırken, korku yerine kuruldu.
"Salak saçma konuşma Halil," dedi Emirhan. Netti sesi, sertti. "Bir kere de ağzını hayra aç." Güldü Halil sırıtarak.
"Fena mı?" dedi rahatça. "Oğlum düşünsene! Babamlar gibi, yan yana şehit oluyoruz!" İçli bir nefes verdi. "Ne güzel olur be!"
"Önce yaşa, sonra yaşat Halil Erçetin!" Emirhan başını geriye yasladı. Halil de aynını yapmıştı.
"Emirhan," dedi Halil birkaç dakikalık sessizlik sonrası.
"He?"
"Gel seninle bir anlaşma yapalım." Halil dikleşti oturduğu yerde.
Emirhan da dikleşerek baktı Halil'e. "Ne anlaşması?" diye sordu. Halil'in yüzünde sinsi bir gülüş peyda oldu. "Halil, boktan bir şey diyeceksin. Kabul etmiyorum abi. Yok anlaşma falan."
Kahkaha attı Halil. "Hemen celallenme be Emirhan," dedi geniş geniş. "Birbirimize söz verelim işte oğlum."
"Ne sözü lan!?"
"Vasiyet gibi düşün," dedi Halil. Emirhan elini savurdu. "Ya oyunbozanlık yapma be Emirhan."
"Oyunbozanlık yapma mı?" dedi Emirhan hayret içinde. "Lafını bil önce lan."
"Ya hadi," diye ısrar etti Halil. "Ya birkaç saat sonra ölürsem? Ya pişman olursan?"
"Halil çakacağım ama ha! Doğru konuş bir kere de! 'Ölürsem'miş..."
"Tamam," dedi Halil. "Ama lütfen ya. Bir şeye heves ettim, kırma be Emirhan."
"Hevesine sokayım Halil."
Güldü Halil. "Bunu kabul ettin sayıyorum," dedi rahatça.
"Sayma desem de sayacaksın zaten."
"Evet?" Başını iki yana sallayarak güldü Emirhan. "Dur şimdi!" dedi Halil heyecanla. "Bana bir şey olursa, annem ve Yağmur sana emanet."
Aklına bile getirmek istemeyeceği düşünceyi konuşmak istemiyordu Emirhan. Yine de "Tamam," dedi.
"Sen de şimdi."
"Aynısı işte oğlum," dedi Emirhan. İçinde, tam göğüs kafesinin üzerinde bir his filizlendi; adlandıramadı ama hayra da yoramadı bu hissi.
Halil parmağındaki yüzüğü gösterdi. "Bu yüzük," dedi ve bakışlarını tekrar Emirhan'a kaldırdı. "Ve boynumdaki kolye de sende duracak. Çıkarmak yok."
"Eyvallah," dedi Emirhan. "O zaman sen de dolabımdaki fotoğrafları alacaksın oradan. Fatih'im görmesin."
"Ulan çocuk yanında değilken Fatih'im diye geziyorsun, yanına gidince dövüyorsun. Nasıl bir malsın sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
Misterio / SuspensoVatanı uğruna aylarca göreve giden hayalet asker. Sevgilisini bekleyen sınıf öğretmeni. Saf ve zorlu aşkın hikayesi. Aybüke ve Barlas'ın yaşamını ikilinin ağzından dinlemeye ne dersiniz?