Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben...
Bir yere gidiyorum,
Delice...
Aklımda sen.
Özdemir Asaf🕊️
"Aşkım, şurada fotoğraf çekelim mi?" dedi Aybüke karşısındaki boş, çimenlik alanı göstererek. Birlikte ufak bir gezintiye çıkmışlardı.
"Çekelim hayatım," dedi Barlas. Cebinden, BÖRÜ yazılı, kurt desenli, yüzünün yarısını kapatacak maskesini çıkarttı. Yalnızca ikisi olduğu için maskeyi çıkartıp cebine koymuştu.
Aybüke ne yaptığını anladığında "Takmasan olmaz mı?" diye sordu. Maskeyi yüzüne geçirdi, kahverengi saçlarını karıştırdı.
"Bebeğim," dedi anlamasını arzulayarak.
"Biliyorum, biliyorum ama bir kez," dedi Aybüke. "Sadece bir kez. Hiç kimseye göstermeyeceğim, söz. Kurt sözü."
Küçük bir adım atıp aralarındaki mesafeyi kapattı Barlas. "Sorun birine gösterip göstermemek değil zaten," dediğinde, büyük elleri Aybüke'nin yüzünü kavradı. "Oldu ki benim yüzümün gözüktüğü fotoğrafı biri gördü. O zaman ne olacak? Hiç düşündün mü bunu, güzelim?"
"Göstermem. Söz verdim, göstermem." Aybüke sesli bir nefes verdi. Vazgeçiş nefesi. "Barlas," dedi yalvarırcasına. "Özlüyorum, anlamıyor musun?"
"Biliyorum, canımın içi. Biliyorum ama sende biliyorsun. Benim ufacık bir risk almaya bile hakkım yok."
"Hiçbir fotoğrafta yüzün gözükmüyor." Başını salladı Barlas. "Hiçbir videoda yüzün gözükmüyor." Aynı şekilde başını salladı. "Yanında birisi varken yüzün gözükmüyor." Kehribarlarını, kahveliklere sabitledi. "Barlas ben senin yüzünü neden göremiyorum? Sadece ailen varken ya da yalnızken açıyorsun yüzünü. Ben neden senin yüzünü hiçbir zaman doyasıya seyredemiyorum?"
Barlas ağzını açacağı sırada, Aybüke fırsat vermeden devam etti. "Çünkü benim sevgilim bir hayalet asker. Görünmeyen, duyulmayan, bilinmeyen."
"Yapma be güzelim," dedi Barlas. Kehribarlarında acı saf bir haldeydi. "Biliyorsun ama."
"Barlas, bir göreve gidip aylarca dönmüyorsun. Hiç düşündün mü bu kız ne yapar, nasıl dayanır? Yüzünü görmeden, sesini duymadan, kokunu almadan. Bir tane, sadece bir tane fotoğraf."
"Babamda var birkaç tane," diye alternatif sundu Barlas. "Ondan iste. Küçüklük fotoğraflarım olması lazım."
"Sen o küçük çocuk değilsin ki artık."
"Senin yanında hep o küçük çocuğum ama." Şuan fotoğraf çekmemek için bahane arıyordu. Yüzünü hiçbir yerde açamazdı.
Aybüke sesli bir nefes verdi. "Tamam," dedi büyük bir vazgeçişle. "Bir daha açmayacağım bunu da. Özür dilerim."
"Ben özür dilerim, güzelim. Bende isterdim seninle fotoğrafım olsun, evimizin köşesinde dursun ama..." Duraksadı. Onun da dudaklarından sesli bir nefes çıktı. "Özür dilerim," dedi tekrardan.
Aybüke boğazını temizledi. "Hadi," dedi eski enerjisiyle. "Tamam, kapat yüzünü ama şu fotoğrafı çekelim. Güneş şuan çok güzel."
Sonbaharın etkisiyle hafif sararmış çimenler, arkada ağır ağır batan güneş. Gerçekten görülmeye değer bir manzaraydı. Bir de önünde Aybüke duruyorsa, Barlas için cennet gibiydi. Barlas “Önce seni yalnız çekmem lazım. Bu anı kaçıramam,” dediğinde, arka cebinden telefonunu çıkartıp kamerasını açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
Misteri / ThrillerVatanı uğruna aylarca göreve giden hayalet asker. Sevgilisini bekleyen sınıf öğretmeni. Saf ve zorlu aşkın hikayesi. Aybüke ve Barlas'ın yaşamını ikilinin ağzından dinlemeye ne dersiniz?