Birçok mektup yazmıştı küçük Çağan, tanımadığı anne ve babasına. Onu, bu yetimhaneye bırakan insanlara mektup yazmıştı. Her mektupta sormuştu; neden? Ama hiçbir mektubu ulaşmamıştı kişilere. Çünkü tanımadığı bir insana mektup yazmak zordu. Ne mektup gideceği yeri bilirdi, ne de kime gideceğini.
Yine yetimhane günlerinden birisindeydi Çağan. Sıradan geçen günlerinden hiçbir farkı yoktu. Öylece oturuyordu ranzasında. Doğan hemen üst ranzasında uyuyordu. Yan ranzada Mustafa uyuyordu. Gecenin karanlığı ile odada zifiri bir karanlık hüküm sürüyordu.
Zifiri karanlıkta sessizce ağlıyordu Çağan Yıldıran. Kimse görmezdi ağladığını. Duymazdı da zaten.
Yetimhaneden de, yetim ve öksüz olmaktan da nefret ediyordu küçük Çağan. Annesi ve babası hayattayken, yetim ve öksüz olmaktan daha çok nefret ediyordu.
Gece boyunca sessizliği dinledi. Gözyaşları süsleri gecenin zifirisini. Ayın ufak ışığı, yanağını ıslatan yaşları parlatıyordu. Hava aydınlanmaya başladığında, hızla sildi akıttığı gözyaşlarını.
Yorganının altından yavaşça çıktı. Çıplak ayakları, soğuk zemine nüfuz ettiğinde irkildi ama umursamadı. Sessizce açtı odasının tahta kapısını. Aralık bırakarak çıktı.
Merdivenleri yavaş ve sessizlik içerisinde inerek yurt müdiresinin odasına geldi. Bu saatlerde gelirdi müdire.
Kapıyı yavaşça tıkladı. "Gir," sesi duyunca açtı ve odaya girdi. "Çağan?" dedi müdire. "Oğlum ne işin var bu saatte?"
"Bir şey sorabilir miyim Müdire Anne?" dedi Çağan masum bir ifadeyle.
"Sor tabii."
"Biz ölünce, nereye gömecekler bizi?"
Müdire duraksadı. "O nereden çıktı Çağan?" dedi korkuyla.
"Merak ettim Müdire Anne. Nereye gömecekler bizi?"
Müdire yutkundu. "Kimsesizler mezarlığına gömerler herhalde," dedi yavaşça. "Ama bir ailen olursa, aile mezarlığına gömülürsün. Evlenirsen ve ilk sen ölürsen, aile mezarlığını sen oluşturursun."
"Başka?" diye sordu Çağan.
"Şehit olursan da şehitliğe gömerler," dedi aklına gelen şeyle müdire. "Ama şehit olmak herkese nasip olmaz."
"O zaman ben şehit olursam, kimsesizler mezarına gömülmez miyim?"
"Çağan," dedi müdire. Sandalyesinden kalkıp yanına geldi. "Ölümü düşünmek için daha çok ufaksın oğlum. Önünde kocaman, upuzun yıllar var."
"Ama sonunda ölüm var," dedi Çağan. "Ölürsem kimsesizler mezarına gömerler beni. Ben kimsesiz değilim ki Müdire Anne. Benim anne-babam var. Sadece yanımda değiller. Ben kimsesiz değilim ki."
"Belki bir aile kurarsın Çağan," dedi müdire. Omuzlarını tuttu Çağan'ın. "Bir kadın seversin, evlenirsin. Belki çocukların bile olur."
"Annesi, babası olmayanı kim sever ki Müdire Anne?" dedi Çağan.
Derin bir nefes verdi müdire. "Düşünme bunları şimdi oğlum," dedi Çağan'a. "Hadi kahvaltıya in, hazırdır yemekler." Çağan başını salladı ve odadan ayrıldı. Yavaş adımlarla yemekhaneye gitti.
O gün kararını verdi Çağan Yıldıran. Kimsesizler mezarlığına gömülmemek için, şehit olması şarttı. Kimse onu sevmezdi, kimse onunla evlenmezdi. Kimsesiz değilken, kimsesizler mezarlığına gömülemezdi.
🌼
Asker olmayı başarmıştı Çağan Yıldıran. Asker olduğu gibi ilk iş, onu yetimhaneye bırakan insanları bulmak olmuştu ve şimdi, o evin karşısındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
Mystère / ThrillerVatanı uğruna aylarca göreve giden hayalet asker. Sevgilisini bekleyen sınıf öğretmeni. Saf ve zorlu aşkın hikayesi. Aybüke ve Barlas'ın yaşamını ikilinin ağzından dinlemeye ne dersiniz?