Bölüm 2

230 9 13
                                    

Ay'a mı gülümsedin?
Bu ne güzel gece...
Atilla İlhan

🕊️

Sevdik, sevdalandık.
Kör düğümle bağlandık.
Böyle ayrı gayrı olmaz, olmaz.

Aybüke'nin sesi, aracın içini dolduruyordu, açık camdan dolayı dışarıdaki insanlar da duyuyordu.

"Aybüke'm, kıs biraz. İnsanlar rahatsız olacak."

Barlas'ın sözünü umursamayan Aybüke, cevap olarak şarkıya devam etti.

Duysa, âlem duysa.
Dert etme derdin buysa.
Artık ayrı gayrı olmaz, olmaz.

Barlas kısa bir bakış attıktan sonra yola döndü. Başını sağa sola sallarken güldü. Bakışları yoldan arada Aybüke'ye kayıyordu. Aybüke ise hiçbir şeyi umursamadan, bağıra bağıra şarkıya eşlik ediyordu.

🍂

Hava kararmıştı. Barlas ve Aybüke yanan şöminenin karşısında oturuyordu. Barlas'ın bir elinde kitap varken, diğer eli Aybüke'nin saçlarında geziyordu. Aybüke başını Barlas'ın bacaklarının üzerine koymuştu. Cenin pozisyonunda yatıyordu.

Şuan oldukları evin içerisinde, huzuru en derinlerine kadar hissediyorlardı. Aybüke için, Barlas'ın kolları demek ev demekti. İçerisinde kahkahaların eksik olmadığı, her anının mutlulukla dolu olduğu, sıcak bir ev. Barlas, Aybüke için bir evdi.

Aybüke, Barlas'ın kaçış noktasıydı. Her kötü anında, her kararsız kaldığında, her canı sıkıldığında yanında olandı. Hayat arkadaşıydı. Kalbinin üzerine bir yuva kurmuştu. Bazen fırtınalar kopmuş, bazen yağmurlar yağmış, bazen sadece güneş açmıştı; kimisinde sonbahar renkleri bürünmüştü ama hiçbir zaman yıkılmasına izin verilmemişti. Kurulan yuva, her şeye rağmen kendini sağlam bir yere atmıştı.

Odadaki tek ses, şöminenin içindeki odunların çıtırtısıydı. Aybüke'nin gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Karşı koymak için çaba sarf etmedi. Şuanı uyuyarak geçirmek istemezdi ama uyumak için de bundan güzel bir an yok gibiydi.

Dakikalar sonra Aybüke uyumuştu, Barlas kitabını okumaya devam ediyordu. Kitabı kapatıp derin bir nefes aldı. Aybüke'ye baktığında uyuyakaldığını gördü. Yüzünde minik bir tebessüm yer edindi.

Uykusunun hafif olmadığını biliyordu ama öyle rahat yatıyordu ki odaya götürmek istemedi. Elini saçlarından ayırmadan uyurken ki yüzünü izledi.

Bazen düşünüyordu. Aylarca evine dönemediği oluyordu. Yüzünü göremediği, vakit geçirmediği, onunla beraber olamadığı birçok zaman vardı. Kısıtlı zamanda bile bir kere ağzını açıp 'dayanamıyorum beklemeye' dememişti. Her göreve gidişinde bekleyeceğine dair söz veriyordu. Sabırla bekliyor, geldiğinde sanki hiç ayrı kalmamışlar gibi gülümseyerek hayatına devam ediyordu.

Sabrına hayrandı. Sevgisi bir an bile şüpheye düşünmüyordu. İnsanın bir bekleyeninin olması çok güzel bir şeydi. Onun için yaşamaya çalışır, onun için kendine daha fazla dikkat ederdi. Ve Barlas'ın bir bekleyeni vardı. Ona her anında destek olan, hiçbir zaman beklemeyi bırakmayan bir sevgilisi vardı.

Dünyalara bedel bir sevgisi vardı. Yaşamaya ve görmeye değer bir gülüşü, sesi, kokusu, güzelliği, zarifliği, sabrı, vazgeçmeyişi ve en önemlisi; dönmeye değer bir sözü vardı.

Başını geriye doğru yasladı. Elini Aybüke'nin saçlarından çekmeden gözlerini kapattı. Ufacık bir sese bile uyanacak kadar hafifti uykusu.

Vatan UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin