Bölüm 9

96 9 63
                                    

Senin bana nasip olman,
Şahsi hayatımın en değer biçilmez talihidir.
Nazım Hikmet

🕊️

"Fatih," dedi Aybüke. Okullar tatil olmuştu ve her dakika Fatih'in başının etini yiyordu.

"Efendim, Aybüke?" diye sordu Fatih sabırla.

"Baban'ı ne zaman göreceksin?"

Askerdi Fatih'in babası. Şehitti. Şehit oğluydu Fatih. Bundan bir sene önce, olduğu karakola düzenlenen bombalı saldırılarıda şehit düşmüştü. Anlatılanlara göre bir askerin bile bedeni tam değildi. Fatih'in babası da, bedeni parçalara ayrılmış askerlerden birisiydi. Gelen destek ekip sayesinde, terör grubunun çoğunluğu öldürülmüş, kalanları da püskürtülmüştü.

"Bizim dostluğumuz bitince göreceğim," dedi Fatih.

"Bizim dostluğumuz ne zaman bitecek?" diye sordu bu kez minik Aybüke.

"Hiçbir zaman, Bıldırcın. Biz seninle hep dost kalacağız."

"O zaman sen babanı hiçbir zaman göremeyecek misin?" dedi hüzünlü bir sesle.

Konuyu değiştirerek "Hakan amca geldi mi?" diye sordu Fatih. Babasına düşkün bir çocuktu. Babasının memleketinde yaşıyorlardı. Yakın zamanda şehit olmuştu babası. Acısını her zaman ve en derinde yaşayacaktı.

"Annem saat yedide gelecek dedi. Saat kaç Fatih?"

Salondaki saate baktı Fatih. "Saat daha altı," dedi tekrar Aybüke'ye bakarak.

"Ama iki çubuk var orada."

"Kısa çubuk altının üzerinde," dedi Fatih sabırla. "Uzun çubuk on ikinin. Böyle olduğu zaman saat altı olur."

"Uzun çubuk altının üzerinde olursa, kısa çubuk on ikinin üzerinde olursa ne olur?"

Fatih çok kısa bir an 'ne işine yarayacak' bakışı attı ama çok geçmeden cevapladı. "Kısa çubuk saati ifade eder, uzun çubuk dakikaları. Kısa çubuk on ikini üzerinde olursa saat on ikidir. Kısa çubuk on ikini üzerindeyken, uzun çubuk altının üzerindeyse on iki buçuktur."

"Babam kısa çubuk yedinin üzerine gelince mi gelecek?" diye sordu merakla.

"Evet. Kısa çubuk yedi, uzun çubuk on ikinin üzerinde olacak."

Aybüke başka soru sormadan gözlerini saate dikti. Babasının gelmesi için dakikalar saymaya başladı.

Fatih de böyle yapardı. Babasını beklerken öğrenmişti saat okumayı. Babası ile konuşurken ne zaman geleceğini sorardı. Babası her zaman aynı cevabı verirdi: Yakında.

Bir gün o yakında son buldu. Babası ebediyen onlara geldi. Bir avuç toprak, bir şanlı bayrak ve uzun bir tabut içindeydi.

"Fatih," diyen Aybüke'nin sesi, Fatih'i o anılardan ayırdı. Gözleri dolmuştu.

"Efendim?" diye sordu sakince.

"Emirhan abi ne zaman gelecek?" Emirhan, Fatih'in abisiydi. Aralarında oldukça yaş farkı vardı. Emirhan yirmi yaşına henüz girmişti. Babasının yolundan gidiyordu.

Fatih burukça tebessüm etti. "Yakında," diye mırıldandı.

"Yakında ne zaman oluyor, Fatih?" dedi bu kez Aybüke. Bu sorunun cevabını Fatih de tam anlamıyla bilmiyordu. Babası yakında dediğinde kimi zaman haftalarca kimi zaman günlerce gelmiyordu.

Vatan UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin