Seni düşünmek güzel şey
Ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Nazım Hikmet🕊️
Gelen telefon ile kaşları çatıldı Emirhan'ın. "Ne zaman?" diye sordu sert bir sesle. Şimdi, Yüzbaşı Emirhan olmuştu.
"Oğlum?" dedi Merve. Korkuyla baktı oğlunun yüzüne.
Emirhan işaret parmağını kaldırıp, bir dakika işareti yaptı. "Neredeki düğün?" dedi telefona ve içinde bir korku belirdi.
Aybüke bu sabah mesaj atmıştı. Düğüne davet edildiğini ve kızlarla gideceğini söylemişti. "Biz mi?" dedi Emirhan bu kez.
"Annem?" derken Merve de derin bir korku ile birleşti. Emirhan gidecekti, korkusu buydu.
"Geliyorum." Ok gibi fırladı koltuktan. Sert ve korku dolu adımlarla odasına ilerledi. Bu adımlar en son Çağan'a, babasına giderken böyle korkuyla atılmıştı. Şimdiki korkusu ise kardeşiydi.
"Emirhan!" diye bağırdı Merve arkasından. Duymaması gerekiyordu şu an. Odaya girdi ve üzerini hızlıca değiştirdi. Üniformasını giyip yakasını düzeltirken, taksi çağırmayı ihmal etmedi.
Odadan çıktığında, dolu göz pınarları ile Merve bekliyordu onu. "Oğlum?" dedi korkarak. "Görev mi?"
Başını salladı ve adımlarını annesinin önünde durdurdu. Yüzünü avuçlarının arasına aldı ve babası gibi dudaklarını önce alnına, ardından saçlarına bastırdı. "Fatih odasında mı?" diye sordu.
Merve başını salladı. "Uyuyordu," diye mırıldandı titrek sesle.
Emirhan kardeşinin odasına girdi. Uyuyan Fatih ile küçük bir tebessüm etti. Dağınık odasını görmezden gelerek yanına geldi. Uyurken terlemişti. Saçları alnına yapışmıştı. Fatih hep terlerdi zaten.
Hatırlıyordu, babası da Fatih terlediğinde silerdi terini. Sonra başından öperdi. Aynını yaptı.
Avuç içiyle sildi kardeşinin terleyen alnını. Ardından saçlarının üzerinden derin bir öpüş ile ayrıldı.
Odadan çıkarken dimdik duruyordu. "Dikkat et annem," dedi Merve. Ağladı ağlayacaktı.
Başını salladı. Ağlamaması için yalvaran bakışlarla baktı annesinin dolu gözlerine. Tek yaş aksa, aklı da kalbi de burada kalırdı. Konsantre olamazdı.
Kapıya doğru yürüdü. Sert postallarını giydi. Bağcığını özenle bağladı. "Önce Allah'a sonra birbirinize emanetsiniz annem." Bir kez daha öptü annesini. "Üzmeyin birbirinizi. Uzun sürmemesi için uğraşacağım."
Başını salladı Merve. "Sen düşünme bizi," dedi burnunu çekerek. "Dikkat et oğlum." Başını sallayarak çıktı Emirhan evden. Taksiye bindi ve timin yanına geldi.
Tim komutanı olmuştu. Karargahtan aldığı düğündeki silahlı saldırı haberi ile timine haber vermiş, şimdiyse komutanından net bilgileri almaya gelmişti.
Aybüke o düğündeydi. Yaralı mıydı? İyi miydi? Hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Tek temennisi hiçbir şey olmamış olmasıydı.
Gerekli bilgileri aldıktan sonra timiyle beraber yola çıktılar. Yedi kişilik özel kuvvetler timinde, kimse ağzını açmadan yol boyunca geldiler.
Önce saldırıyı gerçekleştiren hainleri bulmaya gideceklerdi. Buldukları gibi şehre inecek, iç güvenlik için jandarmaların yanında bulunacaklardı. Hastaneye gitmesi gerekiyordu.
Öğlen saatlerinde geldikleri Hakkari'de, jandarma ekipleri ile konuşmuş ve direkt olarak dağa gitmişlerdi.
Zor olmamıştı hainleri bulmaları. Grubu hızla paketlemiş, timiyle beraber jandarma ekiplerine teslim etmişlerdi. Emirhan'ın ise aklına gelen tek yer vardı; hastane. Aybüke için korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Uğruna
Mystery / ThrillerVatanı uğruna aylarca göreve giden hayalet asker. Sevgilisini bekleyen sınıf öğretmeni. Saf ve zorlu aşkın hikayesi. Aybüke ve Barlas'ın yaşamını ikilinin ağzından dinlemeye ne dersiniz?