İstanbul, Haziran 2024
Hande, ayaklarının altında hissedilen salonun sert zeminine alışkındı. O uzun boyu, güçlü kolları ve keskin bakışlarıyla voleybol sahasında bir yıldız gibi parlıyordu. Antrenmanların sonu gelmez gibiydi; ama bu, onun için sıradan bir günün sadece bir parçasıydı. Topu elleriyle sıkıca kavradı, vuruşu düşündü ve antrenman sırasında öğrendiklerini zihninden tekrar etti.
Salonun sessizliği içinde yankılanan ses sadece topun fileye değdiği andaki patlamaydı. Takım arkadaşları yorgun ama mutlu bir şekilde kenara çekilirken, Elif Hande'ye yaklaştı.
Elif: "Yine muazzam bir performanstı, Hande! Bugün kendini baya zorladın. Biraz daha dinlenmelisin belki?"
Hande, Elif'in söylediklerini duyar gibi oldu ama zihni başka bir yerdeydi. Son günlerde kendini hep böyle hissediyordu; bir şeylerin eksik olduğu, içten içe boşluk hissettiği bir yerde.
Hande: "Haklısın... Ama daha çok çalışmam lazım. Biliyorsun, yakında önemli bir turnuva var. Kendimi hazır hissetmeliyim."
Elif'in yüzündeki gülümseme hafifledi. Onun en yakın arkadaşı olarak, Hande'nin sadece fiziksel değil, duygusal olarak da ne kadar yorgun olduğunu görebiliyordu. Hande, sahadaki güçlü duruşunu her zaman koruyordu; ama Elif, onun derinlerde ne kadar kırılgan olduğunu hissedebiliyordu.
Elif: "Her zaman bu kadar güçlü olmak zorunda değilsin, Hande. Dinlenmek de bir strateji, biliyorsun. Hem belki biraz kafa dağıtmak iyi gelir."
Hande, derin bir nefes aldı ve başını salladı. Elif'in haklı olduğunu biliyordu, ama spor kariyeri boyunca hep sınırlarını zorlamıştı. Şimdi durmak, zayıflık gibi geliyordu. Ancak içindeki bu boşluk hissi, daha önce hiç hissetmediği kadar büyüktü.
Doğu Anadolu, Bir Sınır Köyü
Seda Karahisar, gece karanlığında ilerlerken adımlarının sessizliğiyle tanınıyordu. Yılların getirdiği eğitim ve disiplin, onu kusursuz bir asker yapmıştı. Gökyüzünde parlayan birkaç yıldız dışında, çevre zifiri karanlıktı. Etrafındaki dağların gölgeleri, sessiz ve karanlık bir örtü gibi yer yüzüne yayılmıştı. Görevin ciddiyeti, tüm ekibi sessizliğe bürümüştü.
Murat, yanındaki görev arkadaşlarından biriydi. Seda'nın yanında yıllardır görev yapmış, onun soğukkanlı liderliği altında defalarca ölümle burun buruna gelmişti. Seda'nın yüzüne baktığında, her zamanki gibi ciddi ve odaklanmış olduğunu görebiliyordu.
Murat: "Komutanım, çevre güvenliği sağlandı. Harekete geçmeye hazırız."
Seda, bakışlarını çevreye son bir kez daha gezdirdi. Her şeyin planlandığı gibi gittiğinden emin olmak için birkaç saniye daha bekledi. Sessizliğin içinde adeta zamanı durdurmuş gibiydi. Sonra derin bir nefes alarak kararlılıkla başını salladı.
Seda: "İleri. Hedefe doğru ilerleyelim."
Görev, sınır ötesi bir operasyondan fazlasıydı. Seda için her operasyon, onun varoluşunu ve neden burada olduğunu hatırlatan bir sınavdı. Yetimhanede geçen çocukluk yılları, hep bir savaş içinde olduğunu ona hissettirmişti. Şimdi ise bu savaşı dış dünyada veriyordu. Ancak içindeki yalnızlık, hiçbir görevle hafiflemiyordu.
Ekip harekete geçtiğinde, Seda bir anlığına gözlerini gökyüzüne çevirdi. O karanlıkta kaybolan yıldızlar gibi, kendisini de bazen kaybolmuş gibi hissediyordu. Ancak bu düşünceler, sadece bir an sürdü. Bir asker olarak o duygulara yer yoktu. Kafasındaki tüm karmaşayı derinlere gömdü ve göreve odaklandı.
İstanbul
Hande antrenmandan sonra evine döndüğünde, apartman dairesinin sessizliği onu karşıladı. Spor çantasını yere bırakıp geniş pencerenin önüne geçti. İstanbul'un gece ışıkları önünde uzanıyordu; ama onun zihni başka yerlerdeydi. Hayatındaki başarılar, kazandığı madalyalar, hayal ettiği şeylerdi, ama yine de eksik bir şeyler vardı. Aşkta ve hayatında aradığı o derinlik bir türlü tam olmuyordu. Dışarıdaki dünya ne kadar parıltılı görünse de, Hande'nin içindeki boşluk büyümeye devam ediyordu.
Düşüncelerine dalmışken telefonuna gelen bir mesaj sesiyle irkildi. Annesinden gelen bir mesajdı; basit bir 'İyi geceler' mesajıydı. Hande'nin yüzünde istemsizce bir gülümseme belirdi. Ailesi her zaman yanında olmuştu, ama içindeki bu yalnızlığı onlara anlatmak istemiyordu. Onların gözünde hep güçlü ve başarılı kalmak zorundaydı.
Telefonunu masaya bırakıp yatağına uzandı. O gece uykuya dalarken, bilinçaltının derinliklerinde bir şeyler değişmeye başlıyordu. İçinde hissettiği bu boşluk, çok yakında onu bambaşka bir yola sürükleyecekti. Ve bu yolun sonunda, hayatına girecek bir kişi vardı: Seda Karahisar.
Doğu Anadolu
Görev başarıyla tamamlandığında, Seda ekibini güvenli bir şekilde üsse geri getirdi. Onun için başka bir gün, başka bir görev sona ermişti. Ancak içindeki huzursuzluk geçmemişti. O gece, yatağına uzandığında gözlerini kapatıp nefesini kontrol altına almaya çalıştı. Meditasyon yaparak zihnini sakinleştirmeye çalıştı ama bu kez içindeki karanlık daha yoğundu. Gözlerini kapattığında, anılar zihninde canlanmaya başladı: Yetimhanede geçen soğuk kış günleri, yalnızlık, güvensizlik...
Seda, derin bir nefes aldı ve anıları zihninden uzaklaştırmaya çalıştı. Hayatını hep kontrol altında tutmuştu, ama içindeki bu duygu karmaşası kontrol edemediği bir fırtına gibiydi. Ancak bir asker olarak öğrendiği en önemli şeylerden biri de duygularını yönetmekti. Gözlerini kapadı, zihnini susturdu ve uykuya daldı. Ama o gece, rüyalarında hiç beklemediği bir şey görecekti; tanımadığı bir kadının silueti, onun yalnız dünyasına adım atacaktı.
"Hayatlarının ayrı yönlere savrulan iki ruhu, içlerindeki sessiz fırtınaların birbirine yaklaştıracağından habersizdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...