İstanbul, Spor Kompleksi
Hande, spor kompleksinin geniş sahnesinde bir spot ışığının altında duruyordu. Etrafındaki yoğun kalabalığın sesi, kulaklarına dolarken, derin bir nefes aldı ve sahnede her zamanki profesyonel duruşunu korumaya çalıştı. Karşısındaki kameralar, izleyici kalabalığı, ışıklar... Her şey ona tanıdık geliyordu, ama bugün içindeki hisler farklıydı.
Gazeteci: "Bugün, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri olan Hande Baladın'la birlikteyiz. Hande, spor kariyerin herkesin hayran olduğu bir başarı hikayesi... Ancak bir sporcu olarak değil, bir insan olarak, seni en çok zorlayan şey nedir?"
Bu soru, Hande'nin içinde bir yerlerde bir şeyleri harekete geçirdi. O ana kadar verdiği cevaplar ezberden ve alışılagelmişti, ama bu sefer bir anlığına durakladı. Zihni, geçmişe, kariyerinin başlarına, spor dünyasındaki baskılara kaydı. Dışarıdan ne kadar güçlü görünse de, iç dünyasında hep bir boşluk vardı. Başarılarının üzerine kurduğu bu sağlam duvar, aslında içindeki yalnızlığı örtmek için inşa edilmişti.
Hande: "Aslında... en zor olan şey... her zaman mükemmel olmayı beklemek. Hem kendimden, hem de başkalarının benden beklediği mükemmellik."
Bu cümleyi sarf ettikten sonra Hande, derin bir nefes aldı. Yüzündeki gülümseme yerini ciddiyete bıraktı. Kamera ona odaklanmışken, kendisiyle ilgili farkında olmadığı gerçeklerle yüzleşiyordu. İçinde hep bir eksiklik, bir tamamlanmamışlık hissi vardı. Ama bu boşluğu ne başarılar, ne de alkışlar doldurabiliyordu.
Röportaj sona erdiğinde, Hande sahneden indi ve kulisin yolunu tuttu. Takım arkadaşlarından biri, Elif, onu karşıladı ve sıcak bir şekilde sarıldı.
Elif: "Harikaydın, Hande! Gerçekten çok samimi cevaplar verdin. İnsanlar senin bu tarafını görmeyi özlemiş."
Hande, Elif'e hafifçe gülümsedi ama aklı hâlâ röportajda söylediklerinde takılı kalmıştı. İçinde dönen duygusal fırtınanın farkındaydı, ama bunu kimseye belli etmemeye çalıştı.
Kulise geçtiğinde, derin bir nefes aldı. Bir süre boş duvarlara baktıktan sonra, telefonunu eline aldı ve annesinden gelen mesajı okudu. "Röportajı izledim, çok iyiydin." Mesajı okudu ama cevap vermedi. İçinde hissettiği bu karmaşayı, basit bir teşekkürle geçiştirmek istemedi. Telefonunu sessizce masaya bıraktı ve bir süre sadece pencereden dışarı baktı. İstanbul'un gece ışıkları altında, büyük şehirdeki yalnızlık daha da belirgin hale geliyordu.
Doğu Anadolu, Sınır Ötesi Operasyon
Seda Karahisar, karanlık bir gecede dağların arasında ilerlerken çevresindeki her sese karşı tetikteydi. Hava soğuktu, dağların rüzgârı tenine çarpıyordu, ama onun aklı sadece görevin ciddiyetindeydi. Etrafındaki sessizliği dinlerken, takımının güvenliğinden emin olmalıydı. Murat, onun en güvendiği adamı, yanındaydı.
Murat: "Komutanım, çevre temiz görünüyor. Hareket edelim mi?"
Seda, bir anlığına etrafına göz gezdirdi. Karşılarına çıkacak tehlikeleri en aza indirmek için plan yapılmıştı, ama sahadaki durum her zaman farklı olurdu. İçinde geçmişten gelen bir huzursuzluk vardı. Bugün, belki de bu kadar tehlikeli bir görevde olduğu için, zihninde eski anılar canlanıyordu. Yıllar önce katıldığı bir operasyon, bir arkadaşını kaybetmesine neden olmuştu. O anı, zihninde tekrar tekrar canlanıyordu.
Seda: "Harekete geçelim. Dikkatli olun."
Ekip ilerlerken, bir anda pusuya düştüler. Kurşun sesleri geceyi deldi, kaos bir anda patlak verdi. Seda, hızla ekibini toparlamaya çalıştı. Görev, bir ölüm kalım mücadelesine dönüşmüştü. O an, geçmişteki travmalar gözlerinin önünde canlanmaya başladı. Ama lider olarak ekibinin moralini korumak zorundaydı. Duygularını bastırdı, soğukkanlılığını korudu ve emirler vermeye devam etti.
Murat: "Komutanım, bu yoldan çekilmeliyiz!"
Seda, hızlıca durum değerlendirmesi yaptı ve ekibin geri çekilmesi için stratejik bir karar verdi. Birkaç dakika içinde ekip, tehlikeli bölgeden güvenli bir şekilde uzaklaşmıştı. Görev başarıyla tamamlandı, ama Seda'nın içindeki huzursuzluk devam ediyordu. Bu tür anlar, onun geçmişiyle yüzleşmesine neden oluyordu, ama bu yüzleşmelerin onu zayıflatmasına izin vermiyordu.
Üsse döndüklerinde, herkes rahatlamıştı, ama Seda sessizliğe bürünmüştü. İçinde tekrar canlanan anılar, gece boyunca onu uyutmayacaktı. Yalnız kaldığında, zihninde savaşın yaralarını hissediyor, ama dışarıya karşı hep güçlü kalıyordu.
"Zihinlerinin derinliklerinde yankılanan sorular, onları kaçınılmaz bir şekilde kaderin kesişen yollarına doğru sürüklüyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...