Bölüm 40: Güç ve Huzur Arasında

137 12 15
                                    

Seda, sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Yatağın hemen yanındaki alarmını kapattı ve hafifçe yanındaki Hande'ye baktı. Onun huzurlu ve derin uykusunu bozmamak için mümkün olduğunca sessizce hareket etti. Hande'nin saçlarına dokundu ve ona bakarken yüzünde bir tebessüm oluştu. Hayatında böylesine değer verdiği, sevdiği birini bulmak Seda için mucize gibiydi.

Yavaşça yataktan kalktı ve mutfağa yöneldi. Ocağın altını açtı ve kahvaltı hazırlıklarına başladı. Hande için özenle omlet yapıp yanına taze ekmek, bal ve sevdiği peynirlerden koydu. Birkaç dakika sonra, kahvaltıyı masaya yerleştirirken eline küçük bir not aldı ve "Kahvaltın hazır, sevgilim. Seni çok seviyorum, Seda." yazdı. Notu, Hande'nin başucuna dikkatlice bıraktıktan sonra, sessiz adımlarla evden çıktı ve işine doğru yol aldı.

Bugün, Seda için sıradan bir eğitim günü gibi görünse de, içinde bastıramadığı bir huzursuzluk vardı. Son günlerde Türkiye'nin farklı yerlerinden gelen şehit haberleri, Seda'nın içini acıtırken aynı zamanda ona bir sorumluluk ve intikam duygusu da yüklüyordu. Her seferinde hayatını adadığı bu mesleğin, vatan savunmasının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlıyordu. Ama Hande'nin varlığı, ona hayatta başka güzel şeylerin de olduğunu hatırlatıyordu. İçinde bir çelişki, bir çatışma vardı; bir yanda vatanına duyduğu bağlılık, diğer yanda Hande'ye olan aşkı. Derin bir nefes aldı ve eğitim sahasına yöneldi.

Eğitim sahasında timiyle birlikte koşmaya başladılar. Motivasyonlarını yüksek tutmak için, "İntikam Marşı"nı söylemeye başladı. Timindeki askerler de yüksek sesle ona eşlik etti. Bu sırada Seda, kendi içindeki gücü yeniden hissetti. Koşunun ardından yakın dövüş eğitimi için askerleri sıraya geçirdi. Seda, tecrübelerini aktarırken, özellikle dikkatli olmalarını ve çevrelerinde olup biten her şeye karşı tetikte kalmalarını öğütlüyordu.

Sıra yeni askere, Cengiz'e geldiğinde Seda içten içe bir tedirginlik hissetti. İlk günlerinden beri Cengiz'in davranışlarında bir gerginlik ve huzursuzluk fark etmişti. "Hadi bakalım Cengiz, göster hünerlerini!" dedi Seda, gülümseyerek ama bir o kadar da ciddi bir ses tonuyla.

Cengiz, Seda'ya bir iki hamlede vurmak istedi ama başarılı olamadı. Seda onu her defasında yere seriyordu. Bu başarısızlık, Cengiz'in sinirini giderek arttırıyordu. Son bir hamlede Seda, Cengiz'i yere serdiğinde elini ona uzatarak, "Hadi, kalk," dedi. Cengiz, elini tutarak ayağa kalktı ve aniden belinden bir bıçak çıkardı. Seda'nın yüzüne soğukkanlı bir ifade yerleşti; hiç beklemediği bir anda gelen bu saldırı onu yaralasa da, refleksleri hızlıydı. Kaşından akan sıcak kanı hissettiğinde Cengiz'in gözlerine baktı ve bıçağını bir hamlede elinden aldı. Cengiz'in boynunu sıkıca tutarak ona, "Sakin ol. Bu sadece bir eğitim. Burada düşman yok," dedi, sanki Cengiz'in içindeki o karmaşayı hissedebiliyormuş gibi.

Diğer askerler ve üst rütbeliler hızla müdahale edip Cengiz'i oradan uzaklaştırdı. Herkes olayın şokunu yaşarken, Seda sadece kaşından akan kanı elinin tersiyle sildi ve görevine devam etti. İçindeki o huzursuzluk bir kez daha kendini gösterdi; fakat şimdi bunun tam olarak neye dair olduğunu biliyordu: Savaşın, vatan savunmasının ve aşkın arasındaki dengeyi bulmanın zorluğu...

O sırada Hande uykusundan uyanmıştı. Gözlerini açtığında başucundaki notu fark etti ve gülümseyerek aldı. Seda'nın bu küçük jesti, onun sabahını güzelleştirmişti. Notu okurken içi ısındı ve Seda'ya bir mesaj attı: "Günaydın sevgilim, notunu okudum. Kahvaltı için teşekkür ederim, sen harikasın."

Kısa süre sonra telefon çaldı ve ekranda Seda'nın ismini gördü. Gülümsedi ve hemen açtı: "Günaydın sevgilim," dedi.

Seda'nın sesi her zamanki gibi güçlüydü ama Hande onun içindeki o hafif durgunluğu hissetmişti. "Kahvaltımı çok beğendim, ellerine sağlık," dedi Hande, konuyu hafifletmeye çalışarak.

Zıt Renklerin Dansı | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin