Bölüm 14: Sessizliğin Sonunda

177 13 0
                                    

Operasyon Başlıyor: Sessizliğin Fırtınası

Dağların karanlığı, gecenin sessizliğiyle birleşmişti. Seda Karahisar ve ekibi, gözlerden uzak bir dağ köyüne operasyon düzenlemek üzere harekete geçiyordu. Her şey, büyük bir dikkatle planlanmıştı. Terörist grubun saklandığı yerin çevresi, hem doğal engellerle hem de tehlikelerle doluydu. Görev, büyük riskler barındırıyordu.

Seda, ekibini dikkatlice yönlendirdi. Her adımda ekibine güveniyor, onlara liderlik ediyordu. Gözleri, çevreyi tararken zihni hep tetikteydi. Ancak içeride bir yerlerde, Hande'ye olan düşünceleri zihnini kemiriyordu. Onu bir daha görememe ihtimali, Seda'yı derinden etkiliyordu, ama bu düşünceyi bastırmak zorundaydı. Şu anda tek bir şeye odaklanmalıydı: görevi başarıyla tamamlamak ve ekibini güvenle geri getirmek.

Seda: "Herkes dikkatli olsun. Düşmanın nerede olduğunu tam olarak bilmiyoruz. En ufak bir ses, hepimizi riske atabilir."

Ekip, nefes almadan ilerliyordu. Karanlıkta adımlarını dikkatlice atıyor, çevreden gelen en ufak bir hışırtıyı bile duyabiliyorlardı. Seda, lider olarak en önde ilerliyordu. Adeta her adımı hesaplayarak atıyor, ekibinin güvenliğini her şeyden önce tutuyordu.

Saldırı Başlıyor

Bir anda sessizlik bozuldu. Dağın tepesinde konuşlanan düşman unsurları, ekibi fark etmişti. Birkaç el silah sesi duyuldu, ardından şiddetli bir çatışma başladı. Mermiler, karanlığı delerek havada yankılanıyordu. Seda, ekibine siper alması için bağırdı.

Seda: "Siper alın! Herkes mevziye!"

Seda, düşman ateşi altında ekibine talimatlar vermeye devam etti. Ancak bir anda, gözleri ekibinden birine takıldı. Genç bir asker, açıkta kalmıştı. Seda'nın içgüdüleri devreye girdi. Düşünmeden, tereddüt etmeden kendini askerin önüne attı. Bir kurşun, Seda'nın göğsüne isabet etti. Sert bir darbe, vücudunu sarsarken, nefesi kesildi. Yere yığıldığında, gözleri kararmaya başladı.

Askerin güvenliği sağlanmıştı, ama Seda ağır yaralanmıştı. Ekip arkadaşları, hemen yanına koştu. Kurşun, önemli bir yere isabet etmişti ve kan kaybı hızla artıyordu.

Murat (Telsizle): "Komutan yaralı! Acil destek istiyoruz! Tekrar ediyorum, acil destek!"

Seda'nın gözleri yavaşça kapanırken, zihni Hande'ye kayıyordu. "Hande..." diye mırıldandı. O an, Hande'nin yüzü gözlerinin önüne geldi. Geri dönmek zorundaydı... Hande'ye geri dönmek zorundaydı.

Hande'nin Bekleyişi: Korkunun Kıskacında

Bu sırada Hande, tatilde olmasına rağmen zihni Seda'dan başka bir şeye odaklanamıyordu. Seda'nın sesini duymadığı her dakika, içindeki endişeyi biraz daha büyütüyordu. Gece boyunca bir telefon bekledi, ama telefon suskundu. Gözlerine bir türlü uyku girmiyordu, içinde derin bir huzursuzluk vardı. Sanki bir şeyler yanlış gidiyordu.

Sabah olduğunda, hâlâ Seda'dan haber alamamıştı. Dayanamayarak telefonunu eline aldı ve Seda'yı aradı. Ama telefon kapalıydı. Hande'nin kalbi sıkıştı. Seda'nın telefonunun kapalı olması, daha da büyük bir endişeye neden oldu. İçindeki korku, artık somut bir hisse dönüşmüştü.

Hande (Kendi Kendine): "Lütfen, bir şey olmasın... Lütfen, Seda iyi olsun..."

Bu sırada arkadaşları, Hande'yi biraz olsun rahatlatmak için televizyonu açtılar. Eğlenceli bir şeyler izleyerek dikkatini dağıtmayı umuyorlardı. Ancak, bir anda ekranda beliren bir alt yazı, Hande'nin dikkatini çekti.

Zıt Renklerin Dansı | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin