Gündelik rutinlerine devam eden Hande ve Seda, hafta sonu sabahı İstanbul'un sokaklarında yürüyüşe çıkmışlardı. Sonbaharın ilk günleriydi, ağaçlar yapraklarını döküyordu, ve Boğaz'dan esen serin rüzgar caddelere taze bir hava getiriyordu. Normalde İstanbul'un bu büyüleyici sabahları Hande'ye huzur verirdi, ama bugün yüzünde beliren o hafif buruk ifade, içinde yaşadığı fırtınaları ele veriyordu.
Geçen hafta babasıyla yaşadığı kavga hâlâ zihninde dönüp duruyordu. Babasının, ilişkisini kabullenmeyişi ve onaylamayışı Hande'nin içinde koca bir boşluk bırakmıştı. Bu düşüncelerden kaçmaya çalışsa da, her köşe başında, kalabalık caddelerde bile bu sıkıntı ağır bir yük olarak omuzlarına biniyordu.
Seda, Hande'nin sessizliğini fark etmişti. Yüzündeki sahte gülümsemeleri, arada boşluğa dalıp gidişini izlemek içini acıtıyordu. Ortaköy'de deniz kenarındaki bir kafeye oturduklarında, Seda, Hande'nin elini nazikçe tuttu. "Son günlerde çok dalgınsın, her şey yolunda mı?" diye sordu, sesinde derin bir endişeyle.
Hande, gözlerini kaçırarak, "Evet, her şey yolunda," dedi, ama sesi pek de inandırıcı gelmedi. Seda bu cevabı kabullenmedi, Hande'nin gözlerine derin bir bakış atarak, "Hande, benimle her şeyi paylaşabilirsin. Ne zaman hazır hissedersen," diye ekledi.
Bu samimi sözler karşısında Hande'nin gözleri doldu. İkisi de Boğaz'ın masmavi sularına bakarken, Hande içini dökmeye başladı. "Babamla aramızda yine tartışma çıktı," dedi sessizce. "Evlenme teklifini ona açtığımda, tepkisi çok soğuktu. Beni ve ilişkimizi yine anlamadı. Sanki onun gözünde hiçbir zaman yeterli olamayacağım."
Seda, Hande'nin ellerini sımsıkı tuttu, gözlerinde sahiplenici bir ifade vardı. "Bak Hande, kim ne derse desin, sen benim için tek gerçeksin. Onlar ne düşünürse düşünsün umrumda değil. Benim sevdiğim, güvendiğim ve yuva olarak gördüğüm sensin. Senin yanında olduğum sürece her şeyin üstesinden geliriz," dedi, sesi sakin ama kararlıydı.
Hande, Seda'nın bu sözleriyle bir nebze olsun rahatladı. İçindeki sıkıntıyı biraz olsun hafifletmişti. Seda'nın yanında, kendini güvende ve anlaşılmış hissediyordu. "Sanırım bazen, senin güçlü kollarında olmak, dünyadaki tüm kötü şeyleri unutturuyor," dedi, hafifçe gülümseyerek.
Seda, Hande'nin yanaklarından süzülen gözyaşlarını nazikçe sildi. "Her zaman buradayım," dedi. "Ve seninle her şeyi aşacağız."
Seda, Hande'nin gözlerindeki hafif rahatlamayı ve gülümsemeyi gördükten sonra, aniden başını dikleştirip gözlerini Hande'nin gözlerine kenetledi. "Hadi kalk," dedi kararlı bir sesle, "Seni bir yere götüreceğim." Hande şaşkınlıkla baktı, ama Seda'nın gözlerindeki kararlılığı görünce daha fazla soru sormadı. Seda'nın elini sıkıca tuttu ve ikili, kafeden birlikte çıktılar.
Sokak boyunca yürürken Hande, nereye gittiklerini merak ediyordu, ama Seda'nın yüzündeki gülümseme ve gizemli ifade onu daha da meraklandırıyordu. İstiklal Caddesi'nin kalabalığına karışarak, yavaş yavaş yürüdüler. İnsanlar etraflarında koşuştururken, Seda'nın onu nereye götürdüğüne dair hiçbir fikri yoktu, ama Seda'nın ellerini sıkıca tutması ona güven veriyordu.
Bir süre sonra Seda, Galata Kulesi'nin yakınlarındaki bir kuyumcunun önünde durdu. Vitrininde parlayan alyanslar, mücevherler sergileniyordu. Hande, nereye geldiklerini anlayınca gözleri büyüdü ve kalbi hızla atmaya başladı. Seda, Hande'ye dönüp gözlerinin içine baktı, derin ve anlamlı bir şekilde gülümseyerek, "Evet, doğru anladın," dedi. "Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum. Bugün, bunu sembolleştirecek bir şey seçeceğiz."
Hande'nin boğazı düğümlenmişti, gözleri doldu. Seda'nın bu ani ama sevgi dolu hareketi karşısında duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu. Seda, Hande'nin elini sıkıca tutarak kuyumcuya girdi ve birlikte içeri adım attılar. Kuyumcunun içi, ışıklarla parlıyordu; her yer pırıltılı yüzüklerle doluydu, ve bu küçük dükkân, o an onlar için tüm dünyayı temsil ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Renklerin Dansı | gxg
RomanceHande Baladın, Türkiye'nin en başarılı voleybolcularından biri, sahada güçlü ama iç dünyasında derin bir boşluk hissediyor. Seda Karahisar ise bir PÖH komutanı olarak tehlikeli görevlerde liderlik yaparken, geçmişindeki yalnızlık ve acılarla mücadel...